7 Kas 2008

Hiç bir yere gitmeyen treni yakalamak.


Yağmur öylesine hızlı yağıyordu ki gözlüklerini silmeyi bırakmıştı artık.
Sadece yürüyordu...ha bir de biraz düşünüyordu belki.
Buranın yağmurları öyle ülkesinin yağmurlarına benzemiyordu.
Demek yağmurlar da farklı olurmuş dünyanın başka yerlerinde diye düşünmeden edemedi.
Oysa bir acem atasözü “Gökyüzü dünyanın her yerinde aynıdır” diyordu.
O da çok güvenmişti bu söze çünkü artık ülkesini özledikçe gökyüzüne bakacaktı.

Gecenin bir saatinde yağmurdan ıslanırken...
sırılsıklam olmuşken...
sucuk gibi olmuşken...
gökyüzü aynı değildi işte.
Ne işi vardı bu caddelerde? Halbuki daha bir hafta öncesinde mis gibi bir hayatı vardı.

Şimdi ise...
Neyse uzun hikaye.
...

Pencereden bakarken düşünüyordu. Bavullarını daha boşaltamamıştı bile. Geçici ve göçebe yaşamak hiç de alışık olduğu bir şey değildi. Apartmanın 18.katından manzaraya bakarken uçsuz bucaksız caddelerin vızır vızır arabalarla dolup taşması dikkatini çekiyordu.

“Ne kadar çok hayat var?...kimbilir ne kadar farklı belki de çok aynı hayatlar.” diye düşünmeden edemedi. Yarın yine ev bakacaktı...belki öbürsü gün de.
Bilmediği bir şehrin bilmediği sokaklarında dolaşacaktı yine.


Oysa bir hafta önce kendi şehrinin yollarında yürürken mutlaka bir tanıdığa rastlar ve selamlaşırdı. Uzaktan ismini çağırırlardı...eliyle selam verirdi...bir de yüzünde gülümsemesi ile...
Şimdi ise pek bir yalnızdı.
Tek başına yürüyordu.
Öncesinde uzun yürüyüşleri sevememişken. Bu yeni hayatın başladığı yeni şehirde o kadar çok yürüyecekti ki sanki onca zaman yürümeyi tercih etmemenin faturasını ödeyecekti.
“Yürümek meğerse güzelmiş” bile diyecekti ama daha zamanı vardı.


Ne olurdu sanki şu onsekizinci katından baktığı daire gibi bir yerde kalabilse...öyle bir yerde yaşayabilse. Ama şimdilik baktığı tüm evler hep hayal kırıklığı idi.

Bazen hayattaki seçimlerimizi tamamen kendi hür irademizle yapınca ortaya çıkan sonuçlar bizi memnun etmediğinde sesimiz pek çıkmaz.
Sessizce kabulleniriz.
Her şeyin geçici olduğunu düşünerek sabretmeyi seçeriz.
Hiç bir yere gitmeyen treni yakalamaya çalışmak gibi bir duygudur bu.
Bir şeyler yaptığımızı sanarak hiç bir şey yapmamak.
Koşup onca yol gittim diyerek sadece bir dairenin etrafında döndüğünü farketmek gibi bir duygu işte.
...


Şimdilerde yollarında yürüdüğü caddeler o kadar bildik ki artık gökyüzüne bakarak özlemini giderdiği ülkesinin yolları, sokakları gibi sanki.
Yine eskisi gibi selam verebiliyor...ama yine öyle gülümseyerek. Caddenin karşısından da sesleniyorlar, ismini tam telaffuz edemeseler de yaklaşıyor orijinaline...ya hiç olmasaydı...ya hiç seslenen çıkmasaydı.
Ha bir de...şimdilerde onsekizinci kattaki pencereden değil ama ikinci katından bakıyor o pek istediği yerin.

Sabır mı?
Yoksa...umut içinde yaşamak mı tekrar o pencereden baktırabilmiştir?
Bunu düşünüyor şimdi.

Belki de hayalleri hep akılda tutabilmek önemlidir...hani ulaşabileceğine ve belki bir gün gerçek olacaklarına inanarak akılda tutmak...ne diyeceğini bilemediği için yazıyı da daha fazla uzatamıyor ve burada kesiyor doğal olarak.

(Bu yazım ilk olarak MB'de yayımlanmıştır.)

11 Yorum:

sufi on 7 Kasım 2008 09:57 dedi ki...

Hiçbir yere gitmeyen treni beklemek değil bence seni üzen,"gökyüzü dünyanın heryanında aynıdır" sözünün gerçek olmadığı!Bal gibi gökyüzü farklı baktığında her şehir, her kasaba ve her dağ başından.Düşünceler tren beklemiyor neyse ki ulaşıyor menziline fazla emek vermeden.

metanoia forever on 7 Kasım 2008 10:53 dedi ki...

Sevgili Biraz,
Her sabah iş yerime gelir gelmez ilk işim bilgisayarımı açıp, sık kullanılanlara gidip, senin blogu tıklayıp, yazdıklarını okumak ve eklediğin müzikleri dinlemek oluyor.
Ve her gün şaşkınlıkla bakıp kalıyorum. Karma dedikleri, kelebeğin kanadının etkisi dedikleri şey bu mu diye. O kadar benim günlük hayatıma uygun yazılar oluyor ki bunlar. Benimle ilgili çevremle ilgili olayları sanki biliyor ve ona göre yazıyorsun.....
Dün hani birbirimizi sözlerle anlayamadığımızı iddia ederken, bugün belkide birbirini hiç tanımayan, birbirinde binlerce km uzaktaki insanların birbirlerini nasıl bukadar anladığına şaşıp kalıyorum.
Galiba hisler sözlerden daha çabuk yol kat edip daha doğru yerlere ulaşıyor, acaba çok az mı konuşmak lazım?

beenmaya on 7 Kasım 2008 12:12 dedi ki...

aynı olmayan gökyüzü müdür yoksa bizim ona bakışımız mı bilemedim...

My little Montenegro on 7 Kasım 2008 12:12 dedi ki...

Gökyüzü heryerde aynı değil belki ama irdelediğimizde adını gökyüzü koyup avunduğumuz şey, çekilen tüm hasretlikleri ve yalnızlıkların güzel avuntusu şu cümle " bizi birleştiren gökyüzü var ya "...Seçimleri olmayan insanlar genelde akışına bırakanlardır...İdeallerini belirleyememiş hayatta hep başkalarını örnek alıp onların seçimleri gibi tercihlerde bulunanlardan olmaktansa yanlışda olsa kendi seçimi ile yaşamasıdır insanın...Farklı yerlerde benzer sorunlar yaşıyoruz kimi zaman insan vatanım dediği yerde bile kendisini yabancı hissedebiliyor...Gökyüzü tüm güzellikleri ile bizi sarmaladıkça güzellikler yaşamanız dileklerimle ...

Yeşim Özdemir on 7 Kasım 2008 13:14 dedi ki...

Tabii mantık olarak baktığında dağın, hele de bulutun ve yağmurun aynı olması gerekir ama, değil gibi geliyor bana nedense. Aslında ne var biliyor musun?( Bu da şu anda aklıma geldi) Farklı olmasının sebebi o bulutun altındaki kentin yansımasını bulutlardan okuyor olamaz mıyız? Ya da benim acilen tatile mi ihtiyacım var o yüzden mi saçmalıyorum:)

Biraz on 7 Kasım 2008 14:26 dedi ki...

@sufi aslinda uzulmek de degil bu. Sanki daha cok telaslanmak...tipki gec kalmak gibi teslaslanmak. Ama tren bir yere gitmiyorsa neden telaslanmak o zaman...gitmedigi icin belki de? Ya da o kadar yavas ki gitmiyor hissi yaratiyor:)

@metanoia forever Oncelikle cok tesekkur edrim begeni ve destegin icin. Bazen hayatta tesadufler mi buyuktur yoksa dunya mi cok kucuktur diye dusunurum...Belki de duyarli olup olup biteni algilamaya calismak onemli olandir...

@beenmaya gokyuzu ayni degilmis anladim...her sehrin kendi karakteri varmis gormeye basladim. Tipki insanlar gibi.

Biraz on 7 Kasım 2008 14:34 dedi ki...

@agnus dei guzel dileklerin icin cok tesekkur ederim sevgili agnus dei. Haklisin bizi birlestiren bir gokyuzu var ve ayni olmak zorunda degil.Yabancilik hissi bence insanlar ile ilgili, birlikte rahat yasadiginiz insanlara rastladikca orasini orasi yapan insanlar oluyor. Mesela eski ilkokulumuza gitsek...hic bir anlami olmayacak bir bina sadece. Cunku ne o arkdaslarimiz ne de o ogretmenlerimiz var...orasini orasi yapan.

@yesim ozdemir sizlere tok karna 2X1 tatil yaziyorum. :) (seklinde salak bir cumle ile girisimi yapayim:) ) Bence hic sacmalamak degil yazdigin...yansimalar! cok mantikli bence.

Seyyah on 7 Kasım 2008 17:51 dedi ki...

hayalleri hep akılda tutabilmek...
biraz da tutunabilmek gerekli sanırım, yaşadığın ortama onlardan bir tutam serpmek, büyümelerini beklemek ve inanmak..
garip ama, satır aralarında kendimi buldum:) bu arada gökyüzü her yerde aynı mıdır bilemem ama her yerde farklı konuşur bunu biliyorum.
sevgiler..

Biraz on 8 Kasım 2008 07:44 dedi ki...

Selam Nily, akilda tutabilmenin sirri bence inanmakta...inaninca hemen olmasa da...gerceklersiyor.

7.oda on 19 Şubat 2009 09:38 dedi ki...

sen çok cesursun !

Biraz on 19 Şubat 2009 16:03 dedi ki...

>7.oda
bilemiyorum?!

 

Blog Listem

Hayattan ve Masallardan Biraz Copyright © 2009 WoodMag is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template