31 May 2009

Sorular...



Stone years3,  Stamatis Spanoudakis 

Gözlerimiz aslında hep görmek istediklerimizi mi görmektedir?
Aklımızdan geçenler işimize gelmediği için hep en arkalara atmışız ve sonrasında yüzleşme zamanı geldiğinde ve ne yazık ki kaçacak yer kalmadığında mı farketmişizdir? Yüzleşmek zorunda olduğumuz şeylerin olduğunu ve pek bir beklediğini.

Yaşadığımız şu kısacık hayatlarımızda ve küçücük dünyalarımızda yaşadıklarımızın bize özel olduğunu düşünme saflığına kapılıp aslında pek de sıradan yaşanmışlıkların sahipleri olduğumuzu farkettiğimizde mi en çaresiz kalmışızdır?
Yoksa inatla görmezden mi gelmişizdir...biz hariç herkesin gördüğü şeyleri?

Bazen rüyalarımızdan uyandığımızda ki "geride bırakmanın rahatlığını" günlük hayatlarımızda da sık sık arar mı olmuşuzdur? Güvenimiz ve içimiz kırıldığında tekrar ve yeniden ayağa kalkıp koşmayı ve hatta her şeye yeniden başlamayı göze almış bunun adına da hayat ve tecrübe mi demişizdir?

Aşık olduğumuzda en kör olmuş sonra o rüyadan da uyanınca neyin rüya neyin gerçek olduğunu anlamak için kendimizi zorlamış mıyızdır? Hem de işin içinden çıkamayarak...olsun be! Demiş miyizdir?

Şimdi daha da sert sorulara geçelim...Mesela....mesalaaaaa;

Hayaller kurmak boş zaman harcamak mıdır?
Yoksa Cronin’in dediği gibi gerçekler hayallerle mi başlar?

Hayat hakikaten de test sahası mıdır?
Yoksa bir kere gelinen ve bir kere yaşanan, sonrasında da bitecek bir oyun mudur?

Bilmiyorum demek seni seviyorum demek kadar zor mudur?
Yoksa bilmemek tıpkı seni seviyorum diyebilmek kadar doğal mıdır?

Yaz mevsiminde sahile uzanıp saatlerce yıldızları seyretmiş miyizdir hiç?
Yoksa sadece hayallerimizi mi süslemiştir bu düşünce?

Yalnız bir başına yaşadıkça en sevdiklerin bile sana çok uzak mı gelecektir?
Yoksa onlarla birlikte olamadığın için anlamamaya mı başlamışsındır onları?

Hassasiyetlerin zamanla zayıflıkların mı olmaya başlamıştır?

Hatta prensiblerinin olması seni mutlu ederken, aslında prensib adını verdiğin şeyler en büyük engellerin mi olmaya başlamıştır?

Bir gün mutluluktan havaya uçarken, hemen ertesi gün yere çakıldığında bile hayatı hala sevmiş misindir? Yoksa isyan etmiş ve bu isyanın ancak bir sonraki mutluluğuna kadar mı sürmüştür?

 Tüm bu soruların cevaplarının ne olduğu bile umurunda değil ve sadece  sormak bir de paylaşmak mı istemişsindir?

Yukarıda ki her türlü soruya cevap vermek gerekiyorsa benim cevabım ne olmalıdır?

Yoksa cevap vermek yerine kısaca BİLMİYORUM demek mi en doğrusudur?…

Açıkçası onu da “bilmiyorum”.

 

5 Yorum:

guguk kuşu on 31 Mayıs 2009 14:54 dedi ki...

bir dönem bir arkadaşım, benim herşeye bilmiyorum diye cevap verdiğimi, verirkende yüz ifademin aynen hiç birşey bilmediğimi gayet güzel ifade ettiğini söylemişti. Aslında bilmiyorum derken gerçekten de bilmiyordum. Hala bilmediğim o kadar çok şey var ki hatta bilmeyi istemediğim.......ama zamanla farkettim ki anladığım pekçok şey de var.

akilliigne on 31 Mayıs 2009 15:07 dedi ki...

selam
son zamanlarda okuduğum güzel yazılardan biri konuya gelince bu tür şeyler artık günümüzde fantastik geliyor bunun sebebide herhalde konuyabaşlar ken bahsetmiş olduğunuz görme kayıbındandır...
sormuş olduğunuz sorularsa
görebil me yeteneğine bağlı birşey
buna marifet demek pek doğru olmaz
ama
marifet sayılan bir durmda ve zaman dayız

Her zevkin, her coşkunun, her güzelliğin, her arzunun bir muhatabı vardır. Kelebek o muhteşem güzelliğiyle çiçekten çiçeğe konar. Kimbilir konduğu çiçekle kelebek arasında ne mânâlı bir muhavere, ne semereli bir alışveriş vardır! Kelebeğin o göz alıcı güzelliğinin hedefsiz, gayesiz olması düşünülebilir mi?!..
acıdırki
görmeyi marifat saydığımız görmemezliği yaşam tarzı olarak bellediğimiz durumda vaziyet;
Doğduğumuz hakikatin yönü ebedî ışığa doğru mu, yoksa dipsiz bir karanlığa doğru mu olacak? En yakıcı, en can alıcı soru budur.
noktasınına getiriyor top yekün..
bu güzel paylaşımın ve çalışman için teşekkürler
sevgi ve saygılarımla

Biraz on 31 Mayıs 2009 21:47 dedi ki...

>guguk kusu
Cogu zaman bilmiyorum demeyi sevmedigimizden...her seyi biliyor gibi yapip, bilmiyoruz aslinda pek cok seyi...oyle degil mi?:)

>akilliigne
Oncelikle, katkinizdan dolayi cok tesekkur ederim.
Haklisiniz sorularin cogu bu modern zamanlar icin pek bir fantastik kaciyor.

Begeni ve desteginiz icin de ayrica cok tesekkurler. Sevgi ve selamlarimla.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri on 7 Haziran 2009 08:24 dedi ki...

Biraz'cığım, çok zor sorular bunlar, hele şu "bir gün önce mutluluktan uçarken ertesi gün yere çakılınca yine de hayatı sever miyiz?" sorusu var ya, en zoru da o galiba!!
ve galiba yanıtları ben de bilmiyorum:)

Adsız dedi ki...

gerçekten o kadar doğru ifade ettin ki içimden geçenleri.şu an öylesine yaşıyorum.buna bile yaşamak deniyor.zaman geçiyor ..pişmanlıkları yanına alarak

 

Blog Listem

Hayattan ve Masallardan Biraz Copyright © 2009 WoodMag is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template