Amele pazarlarını bilir misiniz? Hani bir meydanda toplanır abiler ve sabahın 7sinde çoktan orada bekliyorlardır. Sonra işi için adam gereken başka abiler arabalarıyla meydana gelirler. Güvercinlerin atılan yeme yaklaştıklarından biraz daha hırcınca ve daha can havliyle üşüşürler amele adayları, bu yeni ama geçiçi patronlarının başına.
Hayat hani acımasızdır ya...o yüzden biraz önce meydanda bekleşirken hayatının problemlerini, detaylarını anlatanlar birbirine rakip olmuşlardır çoktan.
Amele pazarlarında görülen o çaresiz ama acımasız yarış, iş aramalarımızda da aynen öyledir. Üniversiteyi bitirmiş ve iş arıyorsunuzdur. Yüksek tahsilli olmanız, amele pazarlarındaki bekleşmelerin ve ufukta size doğru yaklaşan müstakbel patronunuza kendinizi ispatlamanın farklı bir versiyonundan başka bir şey değildir.
Yine kendinizi ispatlayacaksınızdır.
“Bakın efendim öz geçmişim ekteki dosyadadır. 3 yabancı dil bilirim, master yaptım, ofis programlarını su gibi kullanırım...onu da bilirim...bunu da bilirim...ateşli çemberden de geçerim...ip üzerinde de yürürüm....ellerim üzerinde bile yürürüm...ben harikayım...özelliklerim sizi şahlandıracaktır...ben var ya ben firmanıza çok uygunum çok!”
Hep bir ispatlama çırpıntısı içindesinizdir. Mülakata alınan sizin gibi onlarca kişinin arasından sıyrılmaya çalışırsınız. O yüzden de çemberden de atlar...ipte de yürürsünüz...en iyisi siz olmalısınızdır.
İş fuarları olur. Düzgün giyinir elinde dosyanız girersiniz salona. Sizin gibi yüzlerce abi ve abla da girmiştir o salona. Gözünüze kestirdiğiniz firmanın standına yaklaşırsınız, sıraya girersiniz. Ne kadar iyi olduğunuzu ayaküstü anlatma çırpıntınız başlayacaktır birazdan.
Yıllar önce gittiğim bir konferansın iş fuarına da katılmış ve sonrasında bir daha katılmamaya karar vermiştim. Sadece artık konferans kısmındayım.
Orada bana en çok itici gelen durum ise benim gibi sıraya giren insanların yetkili ile benzer şekilde konuşmalarıydı. Üç aşağı beş yukarı benzer şeyleri dinliyordu yetkili...kimi baymış şekilde, kimi de yüzünden neredeyse düştü düşecek gülümseme maskesi ile dinliyordu.
İşin başka berbat tarafı ise siz de sıraya girmiş yüzlerce robottan biriydiniz. Biriniz çemberden atlıyordu...biriniz elinde topları döndürüyordu. Seçeceklerdi aranızdan birinizi.
Ne çok işler yaptığınızı söylerken ve ne de özel olduğunuzu anlatırken bu arada elbette 5 ileri 1 geri vitesli, 4Gb RAMli olduğunuzu, müthiş hızlı işletim sisteminizin ne de kullanışlı olduğunu da ballandıra ballandıra anlatıyordunuz. Sizin gibi bir sürü robot da bunu anlatıyordu. İş veren ise adaylar arasından seçiyordu istediklerini doğal olarak. İşte o anda sıradan oluyordunuz...seçilene kadar sıradan!
İşte bu durum aynı o sabahın köründe amele pazarında bekleşen abilerin durumu gibidir.
Siz yüksek tahsilli amelesinizdir o kadar.
“Şey...ben ateşli çemberden de atlarım...ipte de yürürüm...blog filan da yazıyorum, karikatür bile çiziyorum...var mı bana da bir iş abi...var mı ha?!...Hayat çok mu güzel be abi?!”
5 Yorum:
Abisi senin şeker hayatların yaratıcısı olman bile yeter işe alınman için.Ah arkadaş benim de içim yanıyor zaten bir de sen böyle efendi köle ler üzerine yazmışsın katlandı içimde kabaran çaresiz işsizlere olan sevgi..Dünyayı değiştirmek istiyorummmmmm efendileri köle köleleri efendi yapıyorummmmm şu andaaaaaaaaa.Sevgiyle.
Büyücü yanım mi yüze çıktı ne?Hep sevgili dost cadılar kampı Belgin yüzünden bunlar.
Sevgili Sufi, koleler efendiye donustugunde sanirim ne yazik ki ayni o efendileri gibi olacaktirlar...hayatin bir takim tuhaf degismezlikleri var galiba bu da onlardan biri. Cadilar kampi Belgin'in dunyanin her yanindan bir suru arkadasi var...ve onu dusunuyorlar da. Bu bile sevinmeye ve cabalamaya deger degil mi?!
Hiç kendimi ispatlama çabasında olmadım iş görüşmelerinden. Çok iki yüzlü bi tavır gibi geldi hep. Sen süslü cümleler kurmaya çalışırsın, karşında ki bunu bilir, böyle olmasını da ister zaten. O yüzdende iş görüşmelerim hep fos çıkmıştır.
neden bu sektör? sorusuna,
ilanı verdiniz, başvurdum. bu sektör aklımda bile yoktu. dersen tabi ben gibi özel sektörde başarısız olursun..
zaten brde işverene karşı genel bi gıcıklığım oldugundan, arada onlarıda kusup rahatlamama yaradı görüşmelerim hepsi bu.
ha misal diğer soru,
seri çözümler üretebilir misin sorunlar karşısında?
beklenen cevap belli elbet üretirim çatır çatır. ama bende ki cevap;
yok öyle paldır küldür üretemem, sorunu algılamam ve üstüne düşünmem lazım...
şimdi mi?
memurum...:)eşek gibi çalışıp, işimi hakkıyla yapıyorum. beni kaçıranlar utansın..:)
>gereksiz adam
ben de o ispatlama cirpintisina cok gicik olmusumdur. Bazen size soru soran o abi ve ablalarin sizin kadar tecrubesi dahi yoktur...
En guzeli kendi isini kurmak mi acaba?:)))
Yorum Gönder