Hakikaten de öyledir, her yere kendini götürürsün sadece.
Yamuk insanlardan kaçabilirsin, bir daha onlarla karşılaşmamak üzere ve dileğiyle.
İster Mars’a git, ister Kaliforniya’ya...ya da aklına neresi geliyorsa artık oraya. Boşunadır.
İster Mars’a git, ister Kaliforniya’ya...ya da aklına neresi geliyorsa artık oraya. Boşunadır.
Onlardan kaçamazsın ki.
Orada öyle, burada şöyledir...ama hep bir yerde farklı hallerde çıkarlar karşına.
Ama gideceğin her yere de kendini de götürdüğünden olacak, bu kaçışların ya da gidişlerinin diyelim...sonu yoktur.
İnsanların pek de iyi niyetli olmadıklarını ve hatta kötülerin çoğunlukta olduğunu farkettiğin zaman kaçacağın yerler olmadığını ve aksine mücadelenenin tam ortasına girmenin tek kurtuluş olduğunu görmen en kıymetlisidir.
Yok yahu o kadar da kötü değildir bu insanlar diyorsan, sor bakalım kendine bunca kötülük olmasa dünya böyle mi olurdu bugün?
Doğamızda var.
İyilik de kötülük de.
Ama hangisinin ne zaman galip geleceği belli olmuyor.
Nasıl mutlak iyilik yoksa mutlak kötülük de yok.
Aksine tek kalıcı olan şey her şeyin geçici olması. Ne tuhaf bir çelişki.
En iyisi herkesi olduğu gibi kabul edip, kendinin de farkına vararak, koruyabilmek özünü. Ha bir de kimsenin değişmeyeceğini bilmek de önemlidir, hayat denen bu yolculukta. Yok yok değişir insanlar diyorsan...elbette diyebilirsin. Ama bekleyeceksin pek bir uzun zaman.Yok yahu o kadar da kötü değildir bu insanlar diyorsan, sor bakalım kendine bunca kötülük olmasa dünya böyle mi olurdu bugün?
Doğamızda var.
İyilik de kötülük de.
Ama hangisinin ne zaman galip geleceği belli olmuyor.
Nasıl mutlak iyilik yoksa mutlak kötülük de yok.
Aksine tek kalıcı olan şey her şeyin geçici olması. Ne tuhaf bir çelişki.
2 Yorum:
yaşanmıslıklardan suzulen
hayatın özü
felsefesı olması gereken bır yazıydı teşekkurler.
tesekkurler sevgili oyku:)
Yorum Gönder