Tahminlere göre Homo sapiens, yani bugünkü modern insan olan bizler...200 bin yıldan beri var olmaktayız.
Ölüyoruz...doğuyoruz.
Ama insanoğlu 200 bin yıldan beri var bu dünyada.
Bugüne kadar 86 milyar insanın gelip geçtiği tahmin ediliyor...bilimsel çalışmalara dayanılarak yapılmış bir tahmin bu.
86 milyar hayat...200 bin yıl.
Baş döndürücü rakamlar.
Belki de değil.
Ben benim başımdan söz ediyorum zaten...benim için baş döndürücü.
Sizinkini bilemiyorum.
Bugünkü hayatımıza bakıyorum.
Etrafıma, ve elbette kendime de...rutin hayatlar yaşıyormuşuz gibi geliyor.
Okullar, iş, evlilik, çocuk filan.
Herkes bunları ilk kez yaşadığı için kendine özel sanıyor.
Halbuki genelde son derece sıradan.
Hayata dair izler bırakıyoruz...çocuklar yaparak.
Geleceğe gönderiyoruz genlerimizi çocuklarımız aracılığıyla.
Zayıflıklarımızı, hastalıklarımızı her şeyi geleceğe gönderiyoruz.
Tıpkı 86 milyar insanın yapmaya çalıştığı gibi yapıyoruz.
Rutin olmayan ne var acaba hayatta?...
Mesela nobel ödülünü almış abi gece gündüz laboratuvarda çalışırken...rutinlikten sıyrılıyor mu o dakika?
Hani insanlığa çok özel bir katkı yapması bakımından.
Bir müzisyenin kan ter içinde notaları yanyana dizmesi rutinlikten az da olsa kurtulabilmek midir?
Yoksa bunlar istisna ve istisnalar kuralları bozmamakta mıdır?
Hayat pek bir rutin bir döngü müdür aslında?
Nobel tıp ödülünü (1993 yılında alınmış olanı) kazanan abinin konuşmasına katılmıştım geçen senelerde...böyle konuşma öncesi salonda ayak üstü konuşmaların yapıldığı sırada hafifçe konuşmuştuk da galiba...
Ne kadar da alçak gönüllüydü.
Belki bilgisi ve ulaştığı nokta abiyi alçak gönüllü yapmıştı ya da kendine olan güveni...ya da ne yaptığını biliyor oluşu...Ama yine rutin bir hayat değil mi...?
Belki de değil.
Onun gibi bir sürü bilim adamı var...ve aynen onun gibi gece gündüz çalışıyor.
Belki de çok rutin.
Belki de hayatın sırrı...mutlu olabilmesini bilmekte.
Bize özel olduğunu sanıp aslında herkesin benzerini yaşadığı hayatlarımızın keyfini çıkarmak...
Kendimizce, rutinliğin içinde yeni rutin işler yaratmamak.
Mesela her gün işe aynı yoldan gitmemek
(aslanım bizim oradan sadece 99C geçiyor, saat başı başka da yol yok sıkış tıkış bineceksin...sıkıysa dene başka yolu...)
Hakikaten başka da yol yok belki... o zaman yolu olanlar denemeli...olmayanlarda başka deneyecek yerler bulmalı.
Steve Jobs (Apple’i kuran abi) diyor ki “Coca Cola, Pepsi gibi şirketlere işe girmeye çalışana kadar...gelin Apple’ da çalışın. Orada her gün şekerli su yapmaktasınız. Halbuki Apple’ da her gün yeni buluşlar için çalışacaksınız...rutinlikten kurtulun...”
Rutinlikten kurtulmak nasıl bir şey acaba?
6 Yorum:
selam..
rutinlik kavramına bakıs acısını birz farklı bulmama ragmen yerinde bulmadıgım yerleri de var..
fakat yazını sevdim...
ilginc noktaları var..
fakat rutinlikten cıkmanın tek yolu yaratıcı ortamlarda bulunmak degil her zaman...
rutinlikten cıkmak icin farklı yollar denemek de olayı rutinlestirecektir diye dusunuyorum...
hedefe giden yolun bazen cok bir onemi yoktur..hedefe ulasmak önemlidir cogu zaman..
belki de hedefi degistirmek lazım..ama mutlaka gercekten degistirmek istiyorsak..
Hayaller ve rüyalar varken hayat nasıl rutin olur ki?
Beni rutinlikten kurtaran şey "go" olmuştur.
Hayata bakış açımı değiştirdiğini söyleyebilirim. Ama artık o da bir parçam gibi , sonsuz ihtimalleriyle...
"Heroes" serisini izlediğim bir döneme denk geldi yazın... Sonuç olarak bir hayli kararsızım başlık soruna karşı :)
hayatı rutin yapanda bunun dışına çıkaranda insanın kendisidir yani sadece bizleriz diye düşünüyorum ben...
rutinlikten korkacağımıza bazen rutinliğin risksiz huzurunu da yaşamak lazım.. ama hep değil.. bazen.. huzur da rutinleşmeden önce heyecana, heyecna rutinleşmeden önce huzura kaçışlar yapmalı :) hayat koca bir kısırdöngü en nihayetinde :)
Yorum Gönder