Evvelsi gün dükkanı erken kapattım...toplantıların verdiği yorgunluktan olmalı eve bir an önce gelip dinlenmeyi istedim. Yok yok yanlış filan da yazmadım. Evet aynen öyle laboratuvara dükkan demeye başladım son yıllarda. Mesleğiniz sorulduğunda esnaf, serbest meslek filan diye kısacık tanıtmak yeterliyken ben, benimkini açıklamakta, ne yaptığımı anlatmakta zorlandıkça...laboratuvar da, ofis de dükkana dönüşmeye başladı zaman içinde. Hatta babamı bile alıştırdım...o da telefonda takılır “nerdesin?...dükkanda mısın?” diye sorar. “Evet baba, dükkandayız ama pek iş yok...” (hani bir de böyle ağlaşmalar vardır....herkes aç, herkes işsizdir...ama nazar değmesin diye herkes ağlaşır...halbuki abinin işi şahlanmıştır ve renk vermez kesinlikle!)
Konu bu kadar saptırılır di mi?
Halbuki bunları anlatmak için yazmaya başlamamıştım ki...
Neyse esas anlatmak istediğim noktaya döneyim o zaman.
Hatta baştan anlatayım...
Evet dükkanı erken kapatmış ve eve gelmiştim ya.
İşte öyle gelince hemen bir şeyler hazırlamak istedim...yemek için.
Hazırlamadan birazcık önce ise bilgisayarımı çoktan çantamdan çıkarmış ve ikiye ayırmıştım (!) Ekranını da şöyle parlamayacak şekilde düzeltip bastım düğmesine hemen (detaylara değinmesem olmaz sanki).
O açılırken zamandan tasarruf ben de yiyecek birşeyler hazırladım.
İnternette o arada pişmiş...(aman hazır olmuş diyecektim).
Aslında muhteşem bir olay ekmek tahtası boyutlarında bir aletten dünyaya bağlanıyorsunuz...kablo yok, bir şey yok...hani olsa da önemli değil.
Önemli olan dünyaya bağlanmış olmak.
Eskiden yani çoçukken oyuncaksız evler nasıl da boş gelirdi.
Şimdi de sanki internetsiz evler de öyle gelmeye başladı. Tabii ki yurt dışında yaşayınca internet, ülkeye bağlanmanın da en kısa ve hızlı yolu.
Bu arada iphone, blackberry filan gibi şeyler (şeyler dedim yaaaa)...çıktı ya onlar da bizi daha fazla esir almaya başladı.
Cep telefonuna çoktan esir olmuştuk ve evden çıkarken ve tam da o anda cebimizi yoklarken... “anahtarı aldım mı?” sorusunun bile önüne geçti “telefonum yanımda mı?” sorusu.
Teknolojiyi kullanmaktan övünürken hiç farkında diiliz fena bir şekilde bağımlısı olmuşuz.
Mesela ben iphone da, blackberry de ya da bunlar gibi anında online olacağım aletleri bir süre daha almayacağım...Yok yok karşı olduğumdan değil...harika oyuncaklar ama ben biliyorum kendimi...alırsam eğer dakika da 175 kez kontrol edeceğim...mail geldi mi gelmedi mi diye...Abarttım di mi biraz? 175 kez değil tabii ki 120 filan (!)
4 Yorum:
bende öğrencilik zamanlarımda barda falan çalışırken dükkandayım dyordum nerede olduğumu soranlara :)) bağımlılık kısmına gelince neyseki çok fazla teknolojiyle haşır neşir biri değil çok da anlamam zaten. hayır bu kadarlık halimle bile zırt pırt cep telden maillerimi kontrol ettiğime göre bir de meraklısı olsam ne olucak artık :))
Yok yok cepten hic istemiyorum maillerimi kontrol etmeyi...bagimlilik yapacaktir biliyorum:) Sevgilerimle.
:)
ben de teknoloji özürlü bir kadınım walla..
ve mümkün olduğunca uzak..
telefonla konuşmayı sevmeyen gıcık yönlerim de var..
telefonu sadece işim olduğunda aramak, nadiren mesaj yazmak için kullanıyorum..
akşamları evde çoğu zaman pc yi açmıyorum.. laptopu sırf bu yüzden almıyorum.. evdeki masa pc si. v ben zaten günde en az 10 saatimi sandalyede pc başında geçirdiğimden işyerinde (dükkanda) akşam yeniden sandalyeye oturmak imkansız hale geliyor..
ben de o zaman teknolojiden uzak durup kitap dergi falan okuyabiliyorum :)
teknolojiyi seviyorum... ama yine de cok baglanmayi istemiyorum...dusunsene telefonumuzun sarji bitince oylece kaliyoruz ortada, aklimizda yok hic bir numara.
Yorum Gönder