27 Ara 2008

The Curious Case of Benjamin Button


Tuhaf tesadüfler bazen çok basit bile olsa şaşırtmaya devam ediyor. Geçenlerde blogta yayınladığım bir öyküm vardı. Orada yaşlı bir adamın gençliğine dönüşünü ve o andaki ölümünü anlatıyordum.

Cuma akşamı gittiğim “The Curious Case of Benjamin Button” isimli filmde de benzer bir tema işleniyordu yaşlılık, hayat ve gençlik üzerine.
Geçiçi olan bu hayatımızın değerini bilmek üzerine.

Başrollerde Brad Pitt, Cate Blanchett var.
Yönetmen ise David Fincher.
“Fight Club” filminin de  yönetmeniydi kendisi... “Seven” filminin de...
Sonuçta referansları sağlam bir yönetmen.
Zaten film, kalitesi bakımından da hayal kırıklığına uğratmadı hiç.

1920’li yıllarda Amerikalı Yazar F. Scott Fiztgerald’ın yazmış olduğu “The Curious Case of Benjamin Button” isimli öyküsünün bir adaptasyonu olan film, hikayenin temel öğelerine sadık kalınsa da adaptasyon olması nedeniyle birebir çekilmemiş.


Film Katrina kasırgasının olduğu gün bir hastane odasında başlıyor. Artık ölmek üzere olan yaşlı kadın, kızına bir not defterini ona okumasını ister. Bu defter Benjamin’in tuttuğu notlardan oluşan bir günlüktür.

Benjamin’in tuhaf hayatı doğumuyla başlar. 80 yaşında bir bebek olarak doğmuştur. Son derece çirkin surata ve buruş buruş bir vücuda sahiptir.
Bebek zamanla büyüse de tersine doğru gelişmektedir. Gittikçe gençleşmektedir yıllar geçtikçe.
Kırışıkları azalmakta...seyrelmiş saçları gürleşmekte...gücü yerine gelmekte.
Kısacası her geçen yılda daha da gençleşmektedir.

Bu bakımdan bu ara benzer şeylerin karşıma çıkması beni şaşırttı. Yazdığım kısa öykü, sonra bu filmin benzer teması filan...

Bu arada Can Yücel’in böyle benzer durumu anlatan bir eseri vardır.
1920’lerde yazılmış olan bu öyküden esinlenmiş olduğunu düşünmeden de edemedim.
Aynen böyle yaşlı doğan ve sonra gittikçe gençleşen bir insandan bahsetmektedir.

Filme geri dönersem...
Brad Pitt güzel yaşlandırılmıştı.
Cate Blanchett de hem güzel gençleştirilmiş ve hem de güzel yaşlandırılmıştı.

2 saat 47 dakika uzunluğundaki bu filmde bazen tempo düşse de ilk 30 dakikasından sonrası daha eğlenceli.

Filmi seyrederken salondaki yaşlı insanları düşündüm...acaba onlar nasıl bir duygu ile izlediler filmi? Merak ettim.
(Yok yok sormadım...ne diyecektim ki? Teyze nasıl bir his böyle bir filmi izlemek?...Üzüntü verici mi?)

Hayata ve yaşlılığa dair düşündüren pek çok sahne var filmde.
Zaten F. Scott Fitzgerald yaşlılık/yaşlanma ve ardından gelen çaresizlik durumlarını öykü ve romanlarında epey işlemiş bir yazar.


Fakat yine hayatın garip cilvesi, 46 yaşında bu dünyadan ayrılmış.

“Benjamin Button’un garip hikayesi” isimli bu filmi seyretmenizi tavsiye ederim.
Detaylarını anlatmak istemediğimden burada kesiyorum yazıyı.

Not: Film linki, burada.


7 Yorum:

aysema on 27 Aralık 2008 09:57 dedi ki...

"Yaş otuz beş,yolun yarısı eder
Dante gibi ortasındayız ömrün!"

diyerek yaşlılığı hüzünle karşılayan, 70 yaşında öleceğini düşünerek hayıflanan Cahit Sıtkı Tarancı geldi aklıma. O da 46 yaşında veda etmişti yaşama.

Şöyle 50 yıl yaşadıktan sonra, bir elli yıl da bebekliğe doğru yaşacak ve öyle veda etsek (bedenen)güzel olmaz mıydı?

Beğeniyle okuyorum yazdıklarınızı.
Saygılar...

Biraz on 27 Aralık 2008 17:29 dedi ki...

acaba bu soz gercekcilik midir yoksa icinde hafiften isyan da var midir?

Simdilerde yapilan bir takim calismalar/arastirmalar var....mesela 80yasinda bile 50 yasindaki hayat kalitesinde yasayabilmek..yani hayati 120 yila cikarmak yerine...boyle bir yaklasim... Aslinda uzun yasamak bir bakima yalniz kalma ile es deger. Cocuklar, torunlar da olsa akranlariniz olmayinca yine yalnizlik var diye dusunuyorum. Begeni ve desteginiz icin ise ayrica tesekkurler.

Ferhanca on 27 Aralık 2008 18:08 dedi ki...

Artık 40 lar 50 ler çok genç.
sağlıklı olarak iyi bir ömür yaşamak tercihen şimdilerde 80 ni bulmak genel tercih gibi görünüyor.fakat tercihlerle kimin ne kadar yaşayacağı çakışmasada umut dünyası:))
izlenesi bir film olduğu kesin..

Burcu SezeR on 27 Aralık 2008 21:28 dedi ki...

Enfes bir film gibi göründü gözüme.. Zaten listeme de eklemiştim.. Çok teşekkür ederim bilgilendirdiğin için...
Orjinal konulara ilgi asla bitmez.. Biri daha karşımızda...

Biraz on 28 Aralık 2008 04:38 dedi ki...

>Burcu SezeR
Simdi geldi mi Turkiye'ye yoksa yakinda mi geliyor bilemiyorum...ama ne zaman vizyona gorecekse gidin derim...uzun olmasina uzun ama guzel anlar...sozler...dusundurucu sahneler var.

Bilim kurgu bir film ve dedigim gibi film sonrasinda da dusundurtuyor.

Hakikaten de oyle orijinal konular bitmiyor hayat devam ettikce.

Biraz on 28 Aralık 2008 04:39 dedi ki...

>Fєянαи¢α
Hatta 40larda insanlar hayatini yasamaya basliyor...oncesi hep bir tutunma cirpinma...evet evet izlenesi film gercekten.

sinema filmi izle on 29 Aralık 2009 08:38 dedi ki...

film izle film izle adresi film izle film izle sitesi iskenderun


film izle film izle merkezi
film izle film izle sitesi
çizgi film izle en güzel çizgi film izle sitesi
erotik film izle erotik film izle merkezi
sinema izle sinema izle
film izle film izle
online film izle online film izle
bedava film izle bedava film izle
film seyret film seyret
toplist toplist
film izle

 

Blog Listem

Hayattan ve Masallardan Biraz Copyright © 2009 WoodMag is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template