11 Kas 2008

Siyah Beyaz Zamanlar


Telefonlar o zamanlar henüz cebimize girecek kadar küçülmemiş, kablolarından kurtulacak kadar özgürleşmemişlerdi.

Televizyonlar siyah beyazdı, akşam saat 6 da açılıp 12de kapanırlardı. Büyük bir sabırla çizgi filmlerin başlamasını beklerdik (Önce illaki halk müziği ya da toplu sesler korosu olmalıydı).
Arı Maya vardı, Heidi vardı.
Daha sonra şeker kız candy, vikingler, clementine ve hatta sonraki yıllarda da esteban gelecekti.

Nuri Alço filmlerin de gazozlara ilaç karıştırmak ile meşguldü.

Milliyet çoçuk dergisi diye harika bir dergi de vardı.
Sonraları her ne kadar isimleri pek Türkçe olamasa da Hey, Blue Jean gibi gençlik dergileri piyasaya çıkacak...biz yeni yetme gençler de oradan takip edecektik müzik gruplarını.
Ha bir de Almanya’dan ithal "Bravo" müzik dergisini unutmamak lazım.

“Şeri şeri leydi” diye bir şarkı dilimize takılacak...Kasetlerini doldurtucaktık.

“Abi şeri şeri leydi koy, bıradır luyi luyi koy, teyk on mi koy, layf is layf....lal laaal laaaa la la yı da koy, tarzan boy varsa onu da koy” diye kasetçilere dadanacaktık.
Kaset bizden olursa daha ucuza gelecekti tabii ki.

Böyle böyle bazılarımız modırn tolkingin hastası oluyorken...kimilerimiz duran duran abilerin vayıld boys şarkısının müptelası olacaktık.
Corç maykıl ise wem (Wham) grubunda harikalar yaratacaktı.

ABD’de ise bir film artisti başkan olacak...ve hayatının son yıllarını ise bu başkanlık zamanlarını dahi hatırlamayacak durumda geçirecekti.

Mavi ay cuma akşamlarını yaz kış demeden bloke edecekti...Bruce Willis abi daha “Die Hard” filmini çekmemiş olduğundan bizlerin daha epey beklemesi gerekecekti.

Ama olsun İndiana Jones vardı ki...Harrison Ford abi pek bir genç hali ile maceradan macereya koşacaktı.

Taksilerimiz öyle sarı sarı renkli değildi.
Kapı kenarlarından siyah beyaz kareli bantlar geçirilmişti çepeçevre.

Polislerimizin şimdilerde giydikleri beyzbolcu şapkaları yerine subay şapkasını andıran modelleri vardı kafalarında.
Bir de yeşil renkliydi kıyafetleri.

Ekmek tahtası gibi Commodore 64 bilgisayarlar, et gibi tuşları olan çok daha ince Sinclair bilgisayarlar ile kafa kafaya yarışırlardı. Kafa ayarı denilen önemli bir detayları vardı. Bilgisayar oyunlarınızı o kafa ayarını yapmadan mümkün değil oynayamazdınız.

"Arkadaş arıyorum arkadaş" diye seslenen telsizci abilerin yerini şimdilerde yahoo personals aldı...feysbuk aldı.

Hepimiz tuhaf bir şekilde sanal ortamların insanları olmaya başladık. Sanki hafiften kendi çapımızda Matrix filminin oyuncuları mı olduk ne?

Aşklarımız da bencilleşti...tıpkı cep telefonlarımız gibi.

Televizyonlarımız da inceldikçe inceldi. Duvara asar olduk. Tıpkı dostluklarımızı astığımız gibi.

Yüzlerce kanal çeşitliliğine rağmen ille de televole denilen ve hatta o siyah beyaz zamanlar da çıksa seyretsek de anlayamayacağımız bir tarza bayılır olduk.

Kendi perdelerimiz sımsıkı kapalıyken, biri bizi gözetliyorları seyretmekten müthiş bir keyif aldık.

Günü birlik meşhurlarımız oldu bu arada. Adeta bir fast food gibi hayatlarımızı yaşamaya başladık.

Ülkemizin bütünlüğünü tartışır olduk...Özgürlüğümüzün bilincine varamaz, değerini ise bilemez olduk.

Oysa bir zamanlar, televizyonlarımız siyah beyaz iken kafamız sanki çok daha az karışıktı.

13 Yorum:

beenmaya on 11 Kasım 2008 09:25 dedi ki...

arı maya vardı tabiki ar maya :))

sınırları aştıkça daha fazlasını istemeye hatta sırf bu uğurda başka insanların sınırlarını geçmeye başladık artık...

Aydan Atlayan Kedi on 11 Kasım 2008 10:03 dedi ki...

"Televizyonlarımız siyah beyaz iken kafamız sanki çok daha az karışıktı." Kesinlikle aynı fikirdeyim. Çok güzel zamanlardı onlar. Pek geçmişte yaşayan biri olmamama rağmen o günleri hasretle özlüyorum. Hayat ne kadar netmiş o zamanlar şimdi düşünüyorum da. Çok ama çok güzel yazmışsın. İnan bana sanki zamanda geriye gitmiş de o zamanları soluyormuşum gibi hissettim. Çok teşekkürler ve sevgiler...

metanoia forever on 11 Kasım 2008 12:18 dedi ki...

hayatım film şeride gözümün önünden geçti resmen yazdıklarını okurken. Ciddi bir özlem doldu içim. Ben hala adile naşit, münir özkul, kemal sunal, şener şen filmleri seyredenlenderdenim. Şimdi de çizgi film olarak sünger bob ve winnie the pooh a bayılıyorum.
Ahhh ah yaşlandık mı ne? armut ağacında kitap okuduğum günleri hatırlattın bana, ellerine yüreğine sağlık

sufi on 11 Kasım 2008 14:21 dedi ki...

İpek çoraplar hatta jartiyerler vardı,külotlu çoraplar çıkmadan önce.Hokkalar divitler vardı yazı yazmak için,boncuklu kasap kapıları, televizyonlarımızın altında yada üstünde regülatörlerimiz vardı.Uzay yolunu da unutmamak lazım.Ho-ho-ho-hover süpürür döver reklamını da hatırlamak lazım .Ya arkadaş neler neler getirdin aklımıza bu konuda daha uzun yazmak lazım.Yaşlandık galiba.Sevgiler dilek

My little Montenegro on 11 Kasım 2008 15:39 dedi ki...

" Bu gece evdeyseniz annemler size gelecek" diye bir cümle vardı içimizde bizden olan ve sıcacık...Sokaklarda seksek oynar, ip atlardık...Okadar çok zamanımız vardı ki köprüden bile tek tük araba geçerdi...Sonra herşey değişti Şeker kız Candy Antonie ile evlendi, :D kimimiz aşka düştü kimimiz karıyer sevdasına...Ama en güzeli geçmişi unutmamak ... sevgilerimle...

Biraz on 11 Kasım 2008 19:05 dedi ki...

>arimaya aman pardon beenmaya :)
evet cok severdim o cizgi filmi ne guzel bir cizgi filmdi simdilerde ise pokemonlar dovuyorlar birbirlerini.

>aydan atlayan kedi
Siyah ve beyaz gibi netti dunya...simdi renklendi ama renklenirken pek bir kirlendi...siir gibi oldu neyse:)

>metanoia forever
"metanoia" ne demek acaba...?
Gecmisin bu seylerini dusununce insanin ici isiniyor...huzunlu olsa da.

>sufi
Bir de yazmayi unuttum...Girgir dergisi de vardi mesela.
Sonrasinda amip gibi bolunup bir suru olacakti bilemezdik o zamanlardan...

>agnus dei
televizyonlar, internet sayesinde gitmeler de gelmeler de bitti...tam istedigimiz gibi tek basimiza(!) paylasiyoruz her seyimizi:)

MeaCulpa on 11 Kasım 2008 19:58 dedi ki...

Biliyor musun? Tercih şansım olsa hiç tereddütsüz sürekli o dönemde yaşamayı tercih ederim. Hatta daha gerilere bile gidebilirim. İnsanların bence insani duygulardan henüz iyice uzaklaşmadığı, bencilleşmediği, hırslarına, egosuna yenik düşmediği dönemlerdi o dönemler. Gülümseyerek okudum. Kalemine sağlık. Sevgilerimle:))

Biraz on 11 Kasım 2008 23:59 dedi ki...

>hasim arikan
Sevgili Hasim, aslinda simdiki zamanda da harika insanlar var...ama karsilasmak zorlasti bazen guzel tesadufler karsilastiriyor...sansimiz hep yaver gitse keske. Tesekkurler destegin icin.

metanoia forever on 12 Kasım 2008 09:51 dedi ki...

metanoia köklü değişim demekmiş

7.oda on 16 Mart 2009 14:51 dedi ki...

bi de şirinler vardı.. waltdisney vardı.. origami vardır cumartesiden cumartesiye de :)
köle izaaauuraa vardı... ve onun müthiş şarkısı :))

ben sana söyleyeyim bizi ne bozdu..
dallas !!!
ahlakımızı o dizi çökertti :)))

Unknown on 18 Mayıs 2010 18:23 dedi ki...

O donem daha az karisikti ve daha guzeldi. Cunku tanimadigimiz insanlara olaylara daha az bagliydik, tanidik bildik cevrelerde idik hep. Degisim azdi, ayak uydurmak zorunlulugu minimumdu. Cunku cocuktuk, para kazanmamiz gerekmiyordu, tek derdimiz kara simsek basladigi saatte sokaktan eve kosmakti, bugun kac misket yuttugumuzdu. Gelecegi planlamak, hayatimizi devamli bir sekilde onem sirasina sokmamiz gerekmiyordu. Evet, ben de ozledim o zamanlari. Cocuk olmayi.

Biraz on 19 Mayıs 2010 00:22 dedi ki...

>Bir
"Gelecegi planlamak" demissiniz cok haklisiniz, gelecegi planlamaktan bugunu yasayamiyoruz bile. ya da tam yasarken bitiyor coktan.

Biraz on 19 Mayıs 2010 00:22 dedi ki...

>7.Oda
dallas, sahin tepesi...vs vs hepsi birlikte calistilar
bizimle ama bize karsi:)

 

Blog Listem

Hayattan ve Masallardan Biraz Copyright © 2009 WoodMag is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template