Derin bakan yeşil gözleri vardı.
Dudağının kenarında asılı kalan bir tebessüm ile konuşurdu.
“Şu dünyada ne kadar da güzel insanlar var” dedirtirdi bana.
Ama bunu ona hiç söyleyemedim.
Belki biraz cesaretsizlik vardı.
Ama çokça kendimi tutamayıp “aslında var ya tüm güzel insanlar bahane…ben seni seviyorum…öyle böyle değil…acaip seviyorum”…demekten korkmak vardı.
Halbuki neden korkarsın ki söyle işte…bilsin aklındakileri ve hatta kalbindekileri.
Ama yok susmayı tercih edenlerdendim.
Bekliyordum.
İstiyordum hani o beni farketsin…anlatmadan anlasın.
Ortaokulda derslerde bazen konuyu ve soruyu bildiğim halde parmağımı kaldırmazdım.
Onun yerine hocanın gözlerinin en içine bakardım.
Bakışlarımdan anlasın diye.
Çoğu zaman anlamaz başka birilerini seçerdi.
Hani parmağını en çok kaldıranı…en yükseğe kaldıranı.
Ben halbuki o soruların cevaplarını biliyordum ki…ama cevaplayan en çok kendini gösterendi.
Yıllar sonra yine aynı şeyler oluyordu. Bu sefer okul sıralarının ardında değildim onun yerine kalbimin peşindeydim.
Yine söylemeden, anlatmadan…anlaşılmayı bekliyordum.
Derin yeşil gözler de bekliyordu.
Daha ne kadar bekleyebilirdi ki?
Bu fazlasıyla beklemeli “aşkımız” artık bir noktaya varmalıydı.
Bakın bakın ne dedim.
“Aşkımız”…
Demek ki yakındı farkedilmeyi beklemekten sıkılma zamanım.
Artık bugün yarın…patlarım…patlardım.
Patlar mıydım hakikaten?
Hani şöyle elimde çiçeklerle “bak bunlar sana…ve niye diye sorma!” der miydim?
Yok bu çok romantik kaçıyordu.
Biraz daha “ayakları yere basmalı” olan bir tarz seçmeliydim.
Neden seçmeliydim ki?
Kendim olsam yetmez miydi acaba?
Belkide yeterdi…kimbilir?
Ama çok beklediğimden olacak
…yetmedi.
(ilk kez burada yayınlanıyor.)
resim:google images
3 Yorum:
Kendisi olması, gerçeği arayan için yeter de artar... Öz bu değil mi? Kendin olmak, kendin olabilmeyi başarabilmek ve bundan hiç ödü vermeden yaşamak... Ne güzel anlatmışsın, ne içten...
yüreğinize sağlık, ve kaleminize...
hayat bir gün, o da belki de bugün :)
çoğu zaman beklemekle tüketsek de zamanlarımızı değil mi..
oysa hep biliyoruz beklemememiz gerektiği gerçeğini..
yine de bekliyoruz..
parmağını en yükseğe kaldıranlar gelip alsın bizim beklediklerimizi diye mi ??
yoksa içinde biraz da olsa "emin olamamak" duygusu var mı ne dersin ?
yanlış olması ihtimalinden korkma belki de biraz...
Yorum Gönder