Bugün kaçtım.
Havanın sıcaklığına aldırmadan koşmaya başladım. Oysa sabahleyin radyoda “Mümkünse dışarı çıkmayın. Vücut ısınızı gereksiz yere arttıracak şeyler yapmayın, özellikle de öğle vakti” diye uyarmışlardı.
Oysa ben öğle vakti dışardaydım.
Koşuyordum.
Kaçıyordum.
Kendimden kaçıyordum.
Tüm güzel günlerin adına kaçıyordum.
Eskiden mektuplar gelirdi.
Zarflarını yırtarcasına, bir an önce kavuşmak için açardık.
Yazılara dokunurduk.
Sanki hani o yazıların sahibi yanımızdaymışçasına.
Şimdi karakterleri çoktan belirlenmiş harfler ile yazılıyor mektuplarımız, elektronik posta diyoruz gönderilen şeylere ve hayallerimizdekilere de aynen öyle bir hayal gibi bakıyoruz.
Yazı karakterleri kimi zaman “Arial” oluyor...”Times New Roman” oluyor.
Ama kendimiz gibi olmuyor.
Lafı uzattığıma bakmayın.
Elektronik postamı açınca.
Mektubumu okuyunca.
Hemen kapatıp, dışarı çıktım.
Hemen o dakika kaçmaya karar verdim kendimden.
Önce ne tarafa doğru kaçacağımı bilmeden koşmaya başladım.
Benden uzak taraflara doğru koşuyordum galiba.
Hava sıcaktı. Kalbimde aynen öyle sıcak ama pişmandı.
Aklım ne alemdeydi peki?
Şaşkındı...bilmiyordu ne yapsındı.
Sonra benimle birlik oldu o da...
Aklım, kalbim ve ben kaçmaya başladık benden.
Yorulduk mu bilmiyorum...
Durduğuma göre yorulmuşuz demek ki.
Önce kalbim pes etti. “Yoruldum duralım birazcık” dedi.
Aklım ise “yok valla iyi geldi bu kaçış açıldım” dedi heyecanla...
Elektronik gelen mektubu geldiği dakika yok ettim.
Bir kere okudum.
Yetti o da.
Şimdi elektronik mektuplar mezarlığında “...1010001000100100...” diye yatıyor.
Beni severdi...ben de onu.
Kalplerimiz elele tutuşmuş yürüyorduk.
Önce gözler uzaklaştı...sonra kalpler...şimdi de aklımız.
Biz üçümüz kalbim, aklım ve ben karar verdik...kaçmaya devam edeceğiz.
Atladığım bir detay var.
Elektronik mektubu atsam da hemen öncesinde “cevap ver” tuşuna basıp elektronik bir cevap verdim.
Times New Roman ile yazayım istedim.
Sıradan olsun diye...farkedilmesin diye.
Farkedilen anlamlar olsun diye...
Dedim ki “ Sen vardın. Ben vardım ve aşk vardı. Şimdi sen yoksun, ben de yokum ve yalan da yok...”
Biz üçümüz, kalbim, aklım ve ben soluklandıktan sonra şu ağacın altında...koşmaya devam ediyoruz...kaçıyoruz benden.
Hava da hala sıcak.
(bu yazım Milliyet Blog sitesindeki kendi alanımda 10.6.2008 tarihinde yayımlanmıştır ilgili link:http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=113908)
resim: google images
2 Yorum:
senden kaçarken dikkat et de bir başkası ile çarpışma :)
:) carpismamak imkansiz :)
Yorum Gönder