Yıllardır acılara gömülüyoruz.
Bazen şehrin ortasında patlayan bir bomba oluyor acılarımızın sebebi ve tam da o dakika o patlayan bombanın yanından geçmekte olan bir anne hayatını kaybediyor.
Ya da küçücük bir çocuk...
ya da yaşlı bir adam.
Siperinde toprağını onursuzlardan korumak için canını ortaya koymuş ve hayatının baharındayken hatta daha en ilk baharındayken gözünü kırpmadan çatışmanın en ortasına giriyor askerlerimiz.
Bu seferde onlardan gelen haberlerle acılara gömülüyoruz.
Bu ülke nice hainler gördü ve görmekte de.
Nice onursuzlar da gördü ve görüyor da.
Ne ilgisi var demeyin ama Çanakkale’yi hatırlayın bir.
O zamanlar İstanbul Tıp Fakültesi bir dönem öğrencilerinden hepsini kaybetti. O dönem mezun bile vermedi. Hepsi cepheye gitmişti...fedakarlık değildi, adanmışlıktı.Şimdilerde yine birilerimiz hayatlarını en ortaya koyuyor.
Kimi zaman günlük hayatta en basit şeylerde bile sırf menfaatimize uymadığı için yan çiziyor, vazgeçiyoruz kimi fedakarlık isteyen işlerden.
Geçen sene yine ekim ayında gelen bu kalleş saldırılar sonrası bir yazı yazmıştım. Umut ve cesaret üzerineydi... herkes çalışacak, herkes üzerine düşen görevi yapmalı demiştim. Sınırda askerimiz canını ortaya koyuyorsa, sınır içinde biz de bir şeyleri ortaya koymalıyız demiştim. Ama sonrasında o ilk kızgınlıklar, öfkeler geçince tüm isyanlarımız bir sonraki acıya ertelendi. Acıdan bir sonraki acıya kadar erteleyip öyle yaşar olduk.
Acılar yaşandıkça kızıyorduk.
O kadar...ötesi yoktu hiç.
Bakın 29 Ekim geliyor.
29 Ekimde birlik içinde olduğumuzu, yanımızdaki düşenin yanında her şeye rağmen ayakta kaldığımızı göstermenin zamanıdır.
Tıpkı kendi oğlunuz, babanız gibi düşünün...ve bu 29 Ekimde yakınınızdaki bir şehitliğe gidin sembolik olsa da gidin, elinizde bayraklar ile gidin.
Şehitliğe sadece hayatını veren askerlerimiz için gitmeyeceksiniz ki...tam da o sırada şehidini, canını ziyaret eden bir insanımızın da yanında olduğunu göstereceksiniz. Onlar evlatlarını, kocalarını bir daha hiç bir zaman görmemek üzere kaybetmişken...onların yanında olduğumuzu göstermenin zamanıdır.
“Böyle şeylerle bir şey olmaz” diyorsanız...o zaman bir şey olacak işleri ortaya koymak gerekiyor.
O zaman onu yapın artık o ne ise!
Mesela çok paranız mı var?...
O zaman bir araştırma projesine yatırım yapın.
Ülkeye direk yararı olacak, etki edecek bir şeyler yapmış olursunuz.
Böyle böyle başlar iyi işler, her şeyi büyüklerden beklememeliyiz...sonra çok beklemiş olabiliriz. Tıpkı şimdilerde beklediğimiz gibi.
Kendi kendimize de hala yapabileceğimiz işler var.
Büyük bir silkinişi gerçekleştirecek adımlar hep var...her zaman var.
Ama bekleme zamanı değil artık.
Bu kadar hayat koşturmacasına kapılmayalım...sonra biz de tam yüreğimizden vurulduğunda çok geç olacaktır.
Belki de o zaman şehitlikte gözleriniz sizin de elinizden tutacak birilerini arıyor olacaktır.
Silkinmek gerekiyor.
resim: vikipedia
3 Yorum:
gerçekten de öyle alışıyor, alıştırılıyoruz göz göre göre...neredeyse her gün 1-2 canı kaybediyoruz bu vatan uğruna ama haberlerde vah vah diyerek geçip gidiyoruz. sadece rakamlar 2 haneli olunca şöyle bir yükseliyor sesimiz ama o da çabucak kesliveriyor. sahi biz ne yapıyoruz...
sanirim kimse ne yaptigini tam bilmiyor gibi gelmeye basladi bana:((...umarim yaniliyorumdur.
boşvermişlik öyle içimize işlemiş ki.. sadece anlık yaşıyoruz acıları bile.. ve bir önceki yazında dediğin gibi ateş aslında gerçekten de düştüğü yeri yakıyor.. bize sadece sıcak bir hava ulaşıyor.. onu da ilk esen ılık yelde unutup yürüyüp gidiyoruz yolumuzda..
Yorum Gönder