30 Eki 2008
Treni beklerken...
Geçen gün treni... “tren” diyorum ama metro...
Aslında kısaca “T”...deniyor.
Kimsenin sabrı yok uzun kelimelere, cümlelere.
Halbuki biz üşenmeden uzun uzun cümleler kurup, bloglar yazıyoruz.
Sabırlı mıyız yoksa fazla mı cömertiz?
T’yi bekliyordum...bir yandan da gelmeyen T’yi bekleme durumu canımı sıkmasın diye etrafımı seyrediyordum.
Yanımızdan geçen yolun üzerindeki arabalar ve içindeki insanlar.
Hemen yanımda benim gibi treni bekleyenler.
Karşıdaki kafeye girip çıkan öğrenciler.
Yoldan geçmeye çalışan bisikletliler.
Bir sürü insan işte.
Herkesin kendisine göre bir hayatı var ve herkesinki hep en önde.
Mesela şu arabadaki adamın gözlerinden görmek bir 5 saniyeliğine.
Ya da o bisikletli olmak 3-4 saniyeliğine...Böyle yazınca aklıma “John Malkovich Olmak” isimli film geldi. İlginç bir filmdi.
T’yi hala bekliyorum.
Amma da uzun sürdü gelmesi.
Gelmesi uzun sürdükçe durakta bekleyenlerin sayısı artıyor. Bu da demektir ki içerisi o biçim kalabalık olacak.
Hiç sevmiyorum. Kalabalık T’leri...Toplu taşımanın tam adına uygun oluyor...Kalabalık olma durumları ama sevmiyorum.
Hava soğuk olmasa ve zamanımda olsa, yürümeyi göze alacağım.
T’yi bekliyorum.
Karşıdan gelen beyaz saçlı yaşlı ama bakımlı kadın bana gülümseyerek ve dikkatli bakıyor.
Neden Acaba?
Canım sıkılmasın diye yine müzik dinliyorum. Ve evet “Beirut” dinliyorum. Ne yapayım çok sevdim...çok.
Biraz sonra kadının neden dikkatli baktığını anlıyorum. O da müzik dinlemek istiyor, elindeki aypodunu yeni almış...ama bilmiyor nasıl kullanılacağını...Soruyor. Gösteriyorum. Türkiye’de olsa... “Bak Teyzecim...şuna bas..bi de şuna...sonra buradan parmağınla döndür” diyecekken. “Tabii bakın şuraya basacaksınız...sonra şuna basın...evet oldu...” şekline benzer bir muhabbet oluyor.
Kadın mutlu.
Ben de mutlu çünkü ben de anlıyorum neden dikkatli bakmış.
Bu yazıda ne kadar da çok (iki tane aslında) “canım sıkılmasın diye” şeklinde cümleler kurdum di mi?
Ama öyle işte canım sıkılıyor...dayanamıyorum bazen böyle durakta, sırada filan beklemeye. Gereksiz bir zaman kaybı gibi geliyor.
Hani aklımda ben çoktan gideceğim yere vardım. Fakat bedenimizi taşımak zorundayız ya oraya o yapmamız gereken işleri yapabilmek için...evet evet ışınlanma çıksada rahat etsek artık.
T’yi bekliyorum...Karşıdan göründü işte.
Ohh be diyorum...Şimdi de binme şeyi...sıkıntısı.
Tam para atıcam ama T’yi kullanan abi “geç geç” diyor...kalabalık ya iyice sıkışmasın ve T çok beklemesin istiyor.
Seviniyorum...ohhh bee biryetmişbeş(1.75$) daha kurtardık diyorum...Ne kadar da ucuzum ama di mi?...Eee ne yaparsınız bu ekonomi de bir dolar yetmişbeş sentin bile önemi var.
T’deyim ...şimdi sıkışık sıkışık gidiyorum...ama bedava gidiyorum. Yok yok yine de sevmiyorum sıkışıklığı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 Yorum:
böyle bir köşede durup beklemek T'leri ve beklerken, yetişmek için koşturan insanları izlemek sonra hal ve tavırlarına göre hayatlar biçmek keyiflidir. acaba uzaktan izlerken onlara yakıştırdığımız hayatlara sahipler mi, hep merak etmişimdir.
bu arada biz de uzaktan baskalarinin hikayelerinde rol aliyoruzdur belki de...
ya da hic farkedilmiyoruzdur bile...hani matematikteki etkisiz eleman misali:)
ve orda bekleyenler de sana bakıp, senin nasıl bir hayatın olabileceği üzerine yorumlar yapıyorlar içlerinden belki de :)
john malkovich olmak ı henüz izlemedim.. ne çok izlenecek film var değil mi :)
aypod kullanmayı bana da öğretsene :) biri gönderdi de hala tam çözemedim de ben :)
Yorum Gönder