24 Mar 2009

1906 yılında keşfedildi.


Alois Alzheimer, kasım ayının 26sında, 1901 yılında bugün onu ünlü yapacak olan hastası bayan Auguste D. ile karşılaşacaktır. Dr Alzheimer o sıralar Frankfurt'taki psikiyatri kliniğinde asistandır.
Bayan Auguste 51 yaşındadır. Daha ilk görüşmelerinde dikkatini çeken şey, daha önce bu tür semptomları görmediğidir. Alzheimer sorular sorduğunda aldığı cevaplar sorularının karşılığı değildir. Bayan Auguste kurduğu cümlelerin ortasında aniden durmaktadır...ama sanki ne diyeceğini unutmuş  gibi bir duruştur onunki.
Kafası karışık ve endişeli bir görüntüdedir.
Alzheimer daha önce hiç görmediği bu vakaya çok meraklanır. Fakat daha 5 yıl kadar beklemesi gerekecektir, bu sistemin altında yatan patolojiyi anlamak için.

Bayan Auguste 8 Nisan 1906da ölür. O tarihte Münih'teki Royal Psikiyatri Kliniğinin anatomi laboratuvarının başında olan Alzheimer, kadının beynini histolojik analizler için istetir. Gördüklerini çizmeye başlar. Daha hemen farkederki sadece yaptığı mülakatlar farklı değildir. Üzerinde çalıştığı beyin de çok farklıdır. Bilinen tüm beyin patolojilerinden farklıdır.
İncelemelerinde çok fazla sayıda beyin hücresinin çok öncesinde öldüğünü gözlemler. Geriye kalanlarında kalın ipliksi bir yapı/katman ile kaplandıklarını farkeder. Dahası beyin korteksi bilinmeyen bir plakamsı bir yapıyla kaplıdır. 

3 Kasım 1906da Alzheimer bu durumu Tubingen'deki bir pskiyatri toplantısında sunar. Yeni bir hastalığı keşfettiğini açıklar. 1911 yılında ise Auguste D.'nin beyin histopatolojisindeki bulguları Johann F. vakasında buldukları ile birlikte yayınlar.
Bugün ise artık hepimiz bilmekteyiz bu doktorun ismiyle anılan hastalığı.

Bu arada bir iki küçük not eklemek isterim.
Alzheimer öldürmez"
 diye bir laf dolaşır halk arasında ama bu gerçek değildir. Alzheimer genelde önce beynin hafıza ve öğrenme kısımlarını çökertirken hemen ardından ya da eş zamanlı düşünebilme ve planlama yapabilme kısımlarının fonksiyonlarını bertaraf eder. Sonrasında hastalık yayılır. Hayatsal faaliyetlerin olduğu bölgeler de zarar görmeye başlar. 8-20 yıl arası bir zaman içinde hayat sonlanır.
Aslına bakarsanız bayan Auguste çok genç ölmüştür. Hastalık çok erken yaşlarında başlamış öyle anlaşılıyor. Genelde 60 yaşından sonra kendini şiddetli olarak gösteriyor. Ama böyle çok erken de başladığı görülmekte.

Şu anda hastalığa çözüm yolu bulunmamaktadır. Hani meselâ oluşan protein tabakalarını yok etmek ya da oluşmasını engellemek düşünülen çözüm yolları arasında. Bilim bu konular üzerine epey kafa yoruyor. Genlerin birbiri ile olan ilişkisinin anlaşılması, hastalığın mekanizmasının daha da çözümlenmesine imkân verirken, nokta hedef diyebileceğimiz bir takım ilaçlar geliştirilecek ve hatta geliştirilmekte günümüzde.


(Yazının ilk bölümünü The Scientist dergisinin Mart 2009 sayısından alarak yazdım.)


5 Yorum:

öykü on 24 Mart 2009 07:23 dedi ki...

Bu hastalıgı cok urkutucu buluorum..
Bı arkadasımın yakını yasıyor..Ilk donemler evden cıkıp kaybolmaları evı bulamaması ıle kesfettıler..sonrası daha da acıydı..
Cok zor bı olay
cevresını tanımıyor..hayalı seyler konusablıyor..Urkutucu..

guguk kuşu on 24 Mart 2009 09:45 dedi ki...

Ahh Biraz ahh, o lanet hastalık canımı aldı elimden. Ben onunla pencerenin önünde çay içecektim, onun ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmayacaktım, onu görmediği yerlere götürecektim ama o lanet onu benden aldı. Sanki içine bişey kaçmış gibiydi. Bakıyordum meleğim karşımda ama sonra bi laf ediyordu, ürperiyordum. İçim acıyor. Ama tek tesellim bizleri hep hatırladı ve ailenin bazılarına negatif duygular geliştirmesine rağmen beni hep sevdi. Beni görünce dilinin döndüğü kadar ile (Konuşma merkezi infarktan etkilenmişti) onu ben büyüttüm diyordu. Tanrım kimseye göstermesin eninde sonunda ölüyorsunuz ama o süreç çok acı çok. Umarım bigün çaresi bulunur. ümit kesmemek lazım. Bazen çok normal oluyordu, ümitleniyordum, bol bol konuşuyordum o zaman onunla. Ama sabah bi uyanıyordu, yine o şey kaçmış içine. canımı çoook özlüyorum, onu benden alan o şeye çok kızgınım. Onu geri istiyorum.

aysema on 24 Mart 2009 10:46 dedi ki...

Yaralarım depreşti yine... Bu konuda ne çok yazı okumuştum. İnternette ne varsa çıktısını almıştık. O yazılar duruyor, ama annem yok artık!..

Seyyah on 24 Mart 2009 11:14 dedi ki...

ikinci babam dediğim insanı bugün taburcu ettiler hastaneden yapılabilecek her şeyi yaptık diyerek..aklı ve bir süre sonra vücudu ele geçiren sinsi bir düşman gibi ilerliyor. çekenlere şifa, çevresindekilere ise sabır ve dayanma gücü diliyorum. sen kimsin sorusunu duyduğunda insanın çok gücüne gidiyor ama yapacak bir şey yok maalesef ..

Biraz on 24 Mart 2009 14:36 dedi ki...

>oyku
hastaligin urkutucu tarafi sadece fiziksel engeller yaratmasi degil...etrafindaki insanlarin da psikolojisini de bozmasi.
Bu duruma aynen suna benzetiyorum. Bazen telefonda...acarsiniz karsi tarafa sesiniz gitmez ya da az gider taniyamazlar ya...ben keramettin yaw,...keramettin...oglun oglun"
aynen bu durum gibi oradaki caresizlik hali. Elbette gercekteki cok urkutucu...benimki yuzeysel bir ornek.

>gugukkusu
:(((((
cok zor...bir de is duygusal dunyamizi da etkileyince daha da zor...her hastalik gibi bu da cozulecek...simdiden hangi genlerin isin icinde oldugunu da biliyoruz,...hatta bu genlerin varligina bakilmasi ile bile kisinin ileride bu hastaliga yakalanip yakalanmayacagi bile tahmin edilebiliniyor(edilecek yaygin olarak)

>Aysema
Cok uzuldum kaybiniz icin...:(
Zor durum...
Bu tip yazilari yazmamin bir sebebi de belki bilmiyorsan haberimiz olsun diyedir...bilincli olabilelim diyedir...

>Nily
Cok zor bir durum hakikaten Nily,
onca yasanmislik sanki aninda sifira iniyor...Mesela biz su anda dune dair hic bir seyi hatirlamadan yasasak ve her gun de oyle ilerlese hayal etmesi bile ne zor ve yipratici di mi?!

 

Blog Listem

Hayattan ve Masallardan Biraz Copyright © 2009 WoodMag is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template