Hepimiz zamanda yolculuk yapıyoruz.
Belki bazen yavaş ama bir takım kendimizle ilgili şeylere ve durumlara ucu dokununca zamanın, işte o an hızlı geçmeye başlıyor.
Zamanda yolculuk çoğu zaman düşündüğüm hatta üzerine öykü denemeleri yaptığım bir konudur. Fakat diğer yandan da bizzat zamanda yolculuk yapıyor olmamızı görmek epey ilginç bir durum.
Bizim planladığımız belki biraz daha hızlı bir yolculuk, hani istediğimiz anda birden ileri gitmek ya da çok geri gidebilmek. Ama yaşlanmadan ve kaybolmadan hem de fiziki olarak gidebilmek.
Her zaman ve her şey hep bize göre olsun.
Düşünce ortamında ise bu hızlı zaman yolculuklarını geriye doğru yapabiliyoruz.
Artık aklımızda daha doğrusu hatıralarımız da neler kaldıysa, hatırlayabildiğimiz kadarıyla.
Bazen bir arkadaşınızı yolda tesadüfen görüyorsunuz, halbuki onu o an görmeseniz belki de önünüzdeki 250 yıl boyunca hatırlayabilmenize imkan yok.
Çok gerilerde, çok diplerde kalmış.
Onunla birlikte o an geçmişe gidebiliyorsunuz.
Alzheimer hastalarında bu hatıra durumları çok acıklı elbette.
Hatıralar çoğu zaman kim olduğumuzun birer ispatıyken, bu hastalık insanların geçmişlerini ve bizzat kendilerini siliyor.
Kim olduğunu bilmeden yaşamak.
İşte onlar için “şimdiden” ne ötesi var ne de gerisi.
Onlar için zaman durmuş belki de.
Sonbaharda ya da şu kış günlerinde pencereden dışarıya bakıp da gri ve karanlık renkli bulutları gördükçe aklıma ilkokul zamanlarım geliyor.
O zamanlarda da havanın karanlık bir gri olması hatırlama nedenim.
Öğretmenimizin topluca kafadan çözmeli (kağıt, kalem kullanmadan) matematik sorularını sorması ve benim düşünür ve hatta sonucu buluyormuş gibi yaparaktan gözlerimi kısıp tavandaki bir noktaya odaklanışım. Halbuki o dakika sorsa “evet evladım sonuç ne?” dese, ben bilmiyorum ki cevabı...sadece çözermiş gibi yapıyorum.
Filmleri seyrederken en büyük merakım kaç yılında yapılmış olduğuna dair tahminlerde bulunmak.
Çoğu zaman tahminlerim doğru çıkıyor.
Sonra hemen bu filmi ilk seyrettiğim zamanlara doğru aklım akıp gidiyor.
İstiklal caddesi her zamanki gibi yine kalabalık. Üniversitenin ilk yılları hatta ilk yılı...özgürlüğümüzün ilk heyecanları.
İstediğimiz gibi giyinebiliriz artık.
Dersler de artık öyle sabahtan akşama kadar değil.
Ara zamanlar hep bizim. Hatta tüm gün bizim.
Nasıl istersen öyle kullan.
Çarşambaları en boş günümüz ya, işte o zaman İstiklal caddesindeyiz sinema afişlerine bakıyoruz. “Forrest Gump”, değişik bir film. Sonra, seneler sonra tekrar seyredince bu sefer başka bir tat bırakıyor.
Kokular da yine aynı öyle.
Zaman yolculuklarının en hızlısı belki de.
Hatta sizi geçmişe götüren bu kokunun tam olarak nereye ait olduğunu anlamadan gidip dönüyorsunuz bile. Belki de birden fazla zaman dilimine ait bu kış kokusu.
İstanbul’a ait belki.
Hani minibüs sırasında beklerken, hemen yan tarafta da salatalık satan adamın halleri (hıyar satan adam mı demeliydim yoksa?).
Hızlı hızlı salatalıkları soyması ve tuzlaması.
Hemen önündeki müşteriye uzatması.
Kış kokulu İstanbul’da Sirkeci’den arabalı vapura binmek mesela.
Kış kokusuna içerisinin havasızlığının karışması, hatta palto kokusu.
Sigara içen adamın palto kokusu hem de.
Nemli ve yıkanmamışlık kokan sigara kokulu paltolu insanlar arasında yolculuk.
Müzikler de öyle, Duran Duran grubunu dinlemek ve her dinleyişle birlikte lise zamanlarına dönmek. Yaz şarkılarını tekrar duyunca tam da o yaz zamanına gitmek, “All that she wants”...şarkısı mesela.
Kısacası zaman yolcularıyız biz ve eğer çok istersek kısacık da olsa geçmişe doğru gidip gelebiliriz, geleceğin ne getireceğini tam da kestiremeden ama güzel şeyleri umut ederek.
11 Yorum:
sen Alzheimer hastalarından bahsedince, dileğim korkuttu beni. şimdide yaşamak. anda olmak. bu kavramları sorguladım haliyle...
geçmişi unutmak değil istediğim, gelecekten umudu kesmek hiç değil, sadece anda olanla daha çok mutlu olabilmek istiyorum. zamanda yolculuk ise senin durduğun yerden bakınca başlı başına bir mucize, hepimize sunulan.
Lost seyrediyorum da bugunlerde orada gecmise yolculugun iyibir felsefesini yapmislar. What's done is done midir yoksa gecmise giderek olaylarin olusuna etki edebilir misin? Etmeli misin? Ya da etmemek diye bisey mumkun mudur? O zaman simdiki sana ne olur? Neyse senin bahsettiginden tamamen farkli tabii...
Zihnimizde surekli yolculuk halindeyiz. Gelecege yolculugun adi da hayaller iste. Ya hayaller ya da hatiralar arasinda bazen dansedip, bazen savrulup duruyoruz:)
bi de zamandan zaman çalmak var:d sabah birkaç saat önce kalkıyorsun olup bitiyor, güneşin doğuşunu izliyorsun, la la lalala diye duş alıyorsun, keyifle kıyafet seçiyorsun.....birkaç kez yaptım çok iyi oluyor, zamana da madik atmış oluyorsun:D
alzeheimer de ise zaman durmaktan çok bir ileri bir geri bir de vertikal yönde başka boyutlara kayıyor gibi, insanı karmakarışık eden bir hastalık....
>novella / विश्व
Hatta bu simdide yasamak durumu bu hastalarda asagida ki yorumlarda guguk kusunun da dedigi gibi gelgitli simdiyi yasayip simdiyi bile hatirlayamamak. Buna en carpici ornek olarak Ronald Reagan'in hayatini dusunuyorum. Dunyanin super gucunu yonet, en tepede adam ol. FIlm artisti de ol. Kisacasi bir suru renkli seyi hayatina kat . Fakat gel gor ki yasliliginda hic birini hatirlama, hic birini bilme...Cok acikli.
Diger taraftanda o anda olanla mutlu olabilme istegine katiliyorum. Ani yasamak da cok onemli...
>FUNdy
Lost'u o kadar heyecanla ve ilgiyle seyretmeme ragmen finali bence hayal kirikligi idi...yok yok soylemicem ama sanki senaristler tamam abi yaaa bitirelim toparlayalim hadi muhabbeti demisler. Her bolum sonunda o kadar ucu acik nokta birakirsan elbette sonunda birlestirmen de cok zor olur.
Zihin yolculuklarimiz ise en guvenli olani simdilik:)
>guguk kuşu
Zamandan zaman calmak:))
Alzheimer konusunda ise son yillarda umut veren gelismeler soz konusu mesela bu gen sebekeleri yavas yavas ortya cikmaya basldi. Dolayisi ile gene yonelik nokta hedef tarzi tedavi teknikleri mesela gen terapisi gibi yollar gelistikce hastalarin isleri daha da kolaylasacak. Simdi bile bir takim genlerin bulunmasi ailedeki kalitsalligi gostermesi acisindan da cok onemli...Kisiler az cok yakalanma risklerini tahmin edebiliyor...
ıyyyy korkuyorum, babaannemi alzheimerden kaybettim ya bende de varsa
>guguk kuşu
Alzheimer ile ilgili genlerine bakilsa anlasilir aslinda en azindan olasilik hesabi yapilabilinir.
Sevgili biraz,
yazını okurken ben de zamanda yolculuğa çıktım adeta ve her ne hikmetse dilime Fikret Kızılok'un o harika şarkısı takıldı;
"Bir gün olsun unutunca
Dışımda kalıyorsun
Oysa seni düşününce
İçime sığmıyorsun
Zaman zaman o zaman
Zaman zaman o zaman
hımmmmmm o zaman:)"
ve bir anda olsa uzandım eski anılara...!yolculuğun esrarı sardı her yanımı:)
Alzheimer hastalığı ne yazık ki bazı uzak akrabalarımda var..duydukça pek çoğunu içim ister istemez fena oluyor!hep onları gençlik hallerindeki gibi görmek istiyor insan!hayatın acı yüzü:( ne yazık ki...bu yüzden bu günü, anı olabildiğince anlamlı yaşamak istiyorum:)
sevgili biraz, teşekkürler güzel bir zamanda yolculuktu yaşattığın...
Güzel bir haftasonu dilerim...
>Esmir
Fikret Kizilkok cok sevdigim muzisyenlerden biridir. Keske bu kadar erken gitmeseydi diye dusunurum hep. Zamanda yolculuk hakikaten zihnimizde bile olsa cok degisik bir durum.
Gecenlerde bir yazi okuyordum, Antartika'da bir gol bulunmus buzullarin altinda 14 milyon yildan beridir hic gun isigina cikmamis...Simdi itinayla oradan ornek almak icin buzlari deliyorlar. Bu da 14 milyon yil oncesine bir yolculuk olacak.
Sarki sozleri icin de ayrica cok tesekkurler, yaziya harika bir katki oldu.
Sevgi ve selamlarimla
Yorum Gönder