Koşuyordum, ağaçlar da koşuyordu.
Yorulmuştum durdum.
Ağaçlar da durdu.
Koca orman durmuştu.
Yıldızlar eğilip sordular "neden durmuştum?" diye.
Nefes nefeseydim cevap veremedim.
Sonra tekrar başladım koşmaya, ağaçlar da hareketlendiler elbette...ve yine geçtiler beni.
Eve ulaştığımda zor attım kendimi salondaki kanepenin üzerine.
Kalbim çılgınca çarpıyordu.
Göğsüm ise hızlı hızlı inip kalkıyordu.
Deli gibi nefes alıyordum.
Bir baktım duvarlar da benimle birlikte nefes alıp veriyorlar.
Yıldızlar pencerenin kenarına dizilmişler hep bir ağızdan soruyorlar. Fakat ne sorduklarını bilmiyorum. Bir şey soruyor olmalılar. Çünkü öyle neden yanıp yanıp sönsünler di mi?...ve neden öyle şaşkın, pencerenin kenarına meraklı meraklı dizilmiş olsunlar?
Bu arada ağaçlar dallarını uzatmışlar, kapının aralığından içeriye ulaşmaya çalışıyorlar. İzin vermiyor duvarlar ve kapı. Duvarlar üzerime geliyor, kapı sanki daha da büyüyor.
Bana ne oluyor böyle?
Yıldızlara ne olmuş?
Neden bu kadar yakına gelmişler?...ve neden ağaçlar benimle uğraşıyor?
Yoksa...yoksa rüya dedikleri şey bu mudur?
Hani insanlar da görürmüş...ben küçücük bir karıncayım oysa.
Ne alıp veremediğiniz var benimle?...Rahat bıraksanız daha iyi olmaz mı?
Karıncalar rüya görmez ki.
(Bu yazım MB'de ilk olarak yayımlanmıştır)
2 Yorum:
Kafkaresk diyeyim mi bu denemenize
neden karıncalar rüya görmez??
Yorum Gönder