25 Oca 2009

"Slumdog Millionaire", harika bir film.





Hani bizim televizyonlarda da vardı, “Kim 500 milyon ister” isimli yarışma. Bilemiyorum hala var mı?
Orada yarışmacılara sorulan sorunun dört seçeneği vardır, bildikçe ilerlersiniz.

Yarışma boyunca,
bir telefon hakkınız,
bir seyircilere danışma hakkınız 
bir de cevapları 2 şıkka indirme hakkınız vardır.

Onun dışında hep kendiniz varsınızdır. Tek danışacağınız kişi bizzat kendinizsinizdir.

Benjamin Button’un Tuhaf Hikayesi isimli filmi çok beğendiğimi yazmıştım ve oskarları alacaktır demiştim. İşte bu “Slumdog Millionaire” isimli film de oskarlarda ismini duyaracak bir film. Türkçeye varoş milyoneri diye çevrilebilir.
Sinemalarımıza gelince mutlaka ama mutlaka seyredin (belki de çoktan geldi...bilemiyorum). Ben iki saatlik bu film boyunca soluğumu tutatarak izledim. Filmin her sahnesi seyirciye adeta bir tokat gibi çarpıyor.

Yazının başındaki yarışmaya dönersek hemen...filmin de konusundan kısaca bahsedebileceğim. Jamal Malik (Dev Patel), bu yarışmaya katılan fakir, okuyamamış genç bir adamdır. Soruları bildikçe ve milyonlara yaklaştıkça otoriteleri ve polisi bir şüphe alır. Eğitimi bile olmayan bu adam soruları nasıl bilmektedir? 
En büyük ödüle bir soru kalana kadar bilir. 

Fakat polis hile yaptığını ve bu soruları hile yapmadan bilmesine imkan olmadığına inanınca...yarışmanın en büyük ödülü için verilen bir günlük ara sırasında Jamal’i tutuklar. Gerçeği söylemesi için işkence bile yapmaya başlar.
Hakikaten de Jamal her soruyu hile yapmadan bilmiştir.

Her sorunun cevabı aslında yaşadığı  olaylarda saklıdır. Hayatında saklıdır.
Teker teker her olayı anlatır. 

Aslında hayatını anlatmaktadır Jamal.
İşte bundan sonra filmin her sahnesi tokat gibi çarpmaya başlar.
Aşkına ve hayal ettiği hayatına kavuşmak isteyen Jamal’iın hikayesidir bu film, yarışma bahanedir.

İnsanların nasıl iki yüzlü olduğunu, nasıl kalpten verdiler mi asıl o zaman verdiklerini, hayatın güzelliklerini, mide bulandırıcılığını...kısaca pek çok şeyi anlatan insana dair harika bir film.

Müzikleri de harika.
Bu yazıyla birlikte çalan Latima’s Theme isimli parçayı özellikle beğendim.

Bu filmi seyredin hiç pişman olmayacaksınız.

5 Yorum:

Aydan Atlayan Kedi on 25 Ocak 2009 18:04 dedi ki...

Son zamanlarda hakkında öyle çok şey duydum ki bu filmin deliler gibi merak ediyorum.

metanoia forever on 25 Ocak 2009 20:57 dedi ki...

Ben izledim. Kaderi hep merak etmişimdir; ne kadarı kader, ne kadarı elimde, kısmet dedikleri nedir? Bu filmde bunları buldum.İstemeyi gerçekten istemeyi gördüm. Kötü iyi nedir, bunları düşündüm. Mutlaka izleyin.

metanoia forever on 25 Ocak 2009 21:10 dedi ki...

Buarada Israel Kamakawiole'nin somewhere over the raibowunu playlistime ekledim. İyi dinlemeler.

Biraz on 25 Ocak 2009 21:26 dedi ki...

>Aydan Atlayan Kedi
Kesin gormelisin...bak hakikaten begeneceksin

>metanoia forever dedi ki...
Aynen dedigin gibi...Ben de oyle.


Bu arada sarki icin gittim sitene...ve de gordum ki yazmaya baslamissin..hatta mimlemmisim bile...
Yazmaya baslamana ise cok sevindim!
:)
Sarkli icin ise ayrica tesekkurler!
:)

sinema film izle on 29 Aralık 2009 08:38 dedi ki...

teşekkürler film izle film izle adresi film izle film izle sitesi iskenderun

 

Blog Listem

Hayattan ve Masallardan Biraz Copyright © 2009 WoodMag is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template