1 Eki 2009

Şimdi var sonra yok


Şimdi varsın sonra yoksun.
O da yok...sen de yoksun.

Şu karşıdan karşıya geçmeye çalışan teyze de öyle...şimdi var.
Sonra değil.

Ya da ne bileyim yandaki parkta oynayan çoçuk da şimdi var...
ve o şimdi çocuk. Tıpkı bizim de bir zamanlar çocuk olmamız gibi.

Tıpkı çocuğunuzun ilk yaşını kutlamak gibi bir daha hiç bir zaman bir yaşında olmayacak ve siz de hiç bir zaman o an ki kadar genç olmayacaksınız.

Sağlıklı olmak mesela hiç değerini bilmediğimiz bir şeydir.
Düşünün hiç bir yeriniz ağrımıyor ve hiç bir yeriniz sızlamıyor.
Elleriniz tutuyor ve gözleriniz görüyor.
Pek bir harika ama bunlar bizde hep kalacakmış gibi düşündüğümüzden olacak, farkında değiliz önemlerinin. Dolayısı ile mutluluk duyabileceğimiz bir farkındalığımız da kalmıyor.

Dün öğle vakti yemeğimi ısıtıyordum. Mikro dalganın düğmesine bastım 2 dakikaya ayarladım.
Masamın başına gitmektense bekledim orada. Hayatımın iki dakikasını orada harcadım. 2 dakika ne kadar da önemsiz görünüyor ama hiç de değil. Bitiyor oracıkta. Mutluluk duyabileceğiniz bir şeyler mutlaka vardır. Mesela 2 dakikalığına bile mutlu olabilmek harika. Seçimlerden oluşan hayatlarımızda mutlu olabilmeyi seçmek ise akıllı insan işi. Hayıflanmak ve sürekli eksikleri görüp yaşamak ise tıpkı mikrodalganın önünde harcanan zaman gibi boşa gidiyor.

Mutluluklarımız da aynen böyle! Farkında değiliz. Hep varmış gibi yaşıyoruz. Halbuki çok az sorunsuz, problemsiz anlarımız var. Zaten sefil bir ukalalık ile yaşadığımızdan olacak, kıymetini bilmiyoruz mutluluk anlarımızın.

Bir sevdamız varken yüreğimizde bilmiyoruz değerini, hırçınlıklarla çamura döndürüyoruz. Güzel bir işimiz varken olmadık şeyleri kafamıza takıyor ve mutluluğumuzu özenle yıkıyoruz.
Bazı insanlar çok güldüklerinde ya da kendilerini çok mutlu hissettiklerinde hemen rahatsız oluyorlar.
Çok güldük hay Allah çok ağlayacağız şimdi” şeklinde hastalıklı bir tavır takınıyorlar.

Halbuki gülerlerken ağlayacaklarını düşünene kadar o anın değerini bilseler?...Ama yok bilmiyorlar. Sonrasında da zaten arandıkları için gerçekten ağlayacak bir şeyler buluyor ve mutsuzlukların içinde huzursuzluklarına ulaşıyor ve rahatlıyorlar.

9 Yorum:

sufi on 1 Ekim 2009 09:39 dedi ki...

Şu an sabah güneşinin camlarda yansıdığı, serin havanın okşar gibi ürpertmeden odalardan odalara dolaştığı bir anda bir elimde sigaram"üstüne karartma koymam gereğini düşünmeden" üzerinde "günün aydınlık olsun yazan" fincanımdan kahvemi yudumluyorum.Bu anı fasa-fiso şüphe ve endişelerle geçirmemin bana bir faydası olmadığını, anın tadını çıkarmam gerektiğini biliyorum.Senin yazın da bana doğru yaptığımın mesajını veriyor zaten.Teşekkür ediyorum, sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Yazınızı öyle çok beğendim ki eğer izniniz olursa bloğumda link vermek istiyorum.
Sevgiler...

Belgin on 1 Ekim 2009 10:15 dedi ki...

Birazcim, dün aksam isten eve yürürken yolun kenarindaki otlari bicmisler, ne kadar huzur verici, ne kadar büyüleyici, ne kadar mutlu edici bir kokuydu o bicilmis otlarin kokusu anlatamam:))ANi yasamak, kücük seylerle mutlu olmak, bunlar cok güzel seyler:)) Herseyin kiymetini nedense kaybettikten sonra anliyoruz, en kisa zamanda ögrenmeliyiz kaybetmeden kiymet bilmeyi..
Yüregine saglik arkadasim:))
Sevgilerimle

beenmaya on 1 Ekim 2009 12:57 dedi ki...

nefes alıyoruz ya bunun bile değerini bilmiyoruz ne yazı ki...

çok güzel bir yazıydı....

ABİ on 1 Ekim 2009 15:38 dedi ki...

o kadar önemli ki 2 dakika insan hayatında...
hiç sarılmadığın birine sarılmana, öpmene, onu sevdiğini söylemeye yeter de artar bile.

guguk kuşu on 1 Ekim 2009 15:39 dedi ki...

haklısın biraz, 1 aydır mide bulantılarıyla kıvranınca, sadece bulanmadan geçen bir saatin değerini öyle iyi anladımki. hele ki yemek yiyebilmeenin kıymetini.....

FUNdy on 1 Ekim 2009 23:40 dedi ki...

Yazını okurken aklıma gelen bir şiirin son mısrasını ekliyorum…

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Ataol Behramoğlu

Biraz on 2 Ekim 2009 16:17 dedi ki...

>sufi
iste mesela bu andir anlatmak istedigim. Mesela bunu persembe 9:39 da yazmissiniz, o zamanin guzelligini yasamak o zaman diliminde kaldi ama yasanmasi en guzeliydi.

>Elvan
Elbette link verebilirsin, sordugun icin de ayrica tesekkur ederim.

>Belgin
evet ani yasamak cok onemli, ille de her sey cok karmasik komlike olmak zorunda degil...o guzellikleri gorebilmek en guzeli belki de.

>beenmaya
tesekkurler beenmaya:)

>Abi
Benjamin buttonun'in tuhaf hikayesinde oldugu gibi kiz mesela evden biraz gec ciksa taksici birazcik daha gec gelse o koseye kiz hic kaza gecirmeyecek ama saniyeler ve dakikalar ne kadar onemli!

>gugukkusu
offf cok kotudur yahu!....insallah simdi daha iyicesindir?!:(
cok gecmis olsun.

>FUNdy
Harika katki olmujs siir icin cok tesekkurler!:)

FUNdy on 2 Ekim 2009 19:29 dedi ki...

Bu arada son "dort" mısrasını demem gerekirdi...Lise edebiyat hocam gorse beni kıtır kıtır dograr!:)

 

Blog Listem

Hayattan ve Masallardan Biraz Copyright © 2009 WoodMag is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template