16 Eki 2008

Seksen dokuzuncu yüzyılda insan kalıntıları

Bundan önceki blogta "kedi olarak yaşanmaz mı?" diye sormuştum...hani kedi olmak nasıl bir şeydi acaba? 
Bir kaç zaman önce yazdığım ve fakat önceki bloga da katkı olsun diye şimdi de insan olmak nasıl bir şey acaba diye soruyorum...hatta çoktan sordum bile.

İnsan olmak nasıl bir şeydir acaba?
Bir kuşun gözünden bakabilsek nasıl bir şey acaba hakikaten?
Ya da karıncalar ezilmediği sürece farkındalar mıdır varlığımızdan?...Bilirler mi bizi?

Anatomik olarak bugünkü modern insana (Homo sapiens) benzeyen insanlar 200bin yıl önce afrikadan ortaya çıkmış.
Ama insana çok yakın (Homo habilis ) canlıların varlığı 2 buçuk milyon yıl geriye dayanıyor. Buluntular antropologlar ve genetikçiler tarafından bir sürü teknik çalışmadan geçiriliyor.
Bu arada 2 buçuk milyon yıl önce bulunan kemiklerin yanında hayvanları kesmek için taştan yapılmış aletlere de rastlanmış. 

Bu tesadüf müdür?...Bilinmiyor?

Bu küçük zaman tüneli yolculuğundan sonra hayatımızın ne kadar da kısa olduğu aklıma geliyor ve ne kadar da kendini beğenmiş canlılar olduğumuzu düşünüyorum...
Uzun yaşamak istiyoruz hepimiz...yani çoğumuz.

Roma zamanını düşünün ortalama hayat süresi 25-28 yaş civarıymış.

20. yüzyılın başında ise 50 yıl.


Şimdilerde ise 75 yıl civarı...bunlar ortalama rakamlar elbette.

Sonuçta 100 olsun hadi 120 olsun, çok farketmeyecek.

10 bin yıl geriye gidin...100 bin...200 bin...İnsanlar vardı o zamanlarda da.

Bizim gibi heyecanları da vardı. 
Bizim gibi sevinçleri de...

Kısacası hayatları vardı.

Tüm bunları görmeden yaşamak...yani hayatlarımızın kısacık fakat çok kutsal olduğunu anlamamak...
Şekilsel saplantılara girip çıkamamak...
Mükemmel bir düzenin varlığını anlayamamak...
ve gelip geçiçi olduğumuzu hiç farkedememek.

Bizi bugün birbirini yok eden canlılar durumuna soktu.

Hatta birbirimizi ortadan kaldrmak için haklı (!) sebeplerimiz bile var.

Bundan 200bin sene sonrasını hayal edin...300bin sene sonrasını...insan olmak nasıl bir şey olacak acaba?
Bizlerin kalıntılarını bulduklarında... “epey gelişmiş canlılarmış" mı diyecekler gelecekteki atalarımız?...yoksa buldukları kemiklerin yanındaki teknolojik alet için mesela sevgili cep telefonlarımız olsun bu teknolojik alet...

“evet kemiklerin yanında bulduk ama bilemiyoruz bir tesadüf mü bu acaba" mı diyecekler?...

7 Yorum:

Aydan Atlayan Kedi on 16 Ekim 2008 21:06 dedi ki...

Hani sormuşsun ya bir kuşun ya da karıncanın gözünden bakabilsek "insan olmak nasıl birşeydir acaba?" diye. Ben zaman zaman düşünürüm hayvanlar ya da bitkiler bizler için ne diyorlardır diye. Ben onların yerinde olsaydım şunu söylüyor olurdum: "Ne kadar tuhaf bir tür bu. Karnı aç olduğu için değil, kendini ya da ailesini korumak için değil sadece öfkelendiği için ya da hırsı nedeniyle kendi türünü öldürüyor. Kendi türü ile de kalmayıp diğer türleri de öldürüyor. Spor olsun diye avlanıyor mesela ya da kürklerimizden kadınlarına süs yapıyor. Derimizi yüzüp ayakkabı çanta yapıyor. Ne kadar tuhaf bir tür bu, kan içmeden duramıyor." Evet böyle derdim.

Aydan Atlayan Kedi on 16 Ekim 2008 21:07 dedi ki...

Bu arada nefis olmuş şablonun :)

Biraz on 16 Ekim 2008 23:43 dedi ki...

Biz mesela boyle bakinca diyelim guvercinlere sanki hepsi bir ornek gorunuyor...sonra arada hircinlik yapanlar varsa farkediyoruz farkli olani ama goruntu itibariyle hepsi robot gibi ayni:) belki de biz de onlara gore aynen oyleyizdir...tipkisinin aynisi:) Bu arada sablon icin de bir takim eklemeler yaptim...begendin demek ha? sevindim:) Tesekkurler:)

metanoia forever on 17 Ekim 2008 00:30 dedi ki...

Benzer şeyleri güneş tutulmasını yaşadıktan sonra düşünmüştüm ben de. Bir daha sonraki güneş tutulmasında benim ve çocuklarımın yaşını hesaplayıp, sonucu hayal ettiğimde beynimdeki birşey o görüntüyü bir türlü kabul edemedi. Belkide yüreğimdi bu itirazkar. Veee düşündüm..2060 yılında güneş tekrar tutulduğunda hala hayatta olacakmıyım, hayatta olsam bile acaba onu izlemeyi akıl edebilecekmiyim, belkide görmüyor olacağım........Ama ben ne olursam olayım güneş tutulacak ve yine milyarlarca kişi onu izleyip heyecanlanacak. Bu beni çok kırdı..Ve anladımki ne kadar da önemsiyoruz kendimizi hani yani ben olmasam dünya dönmeyecek (gerçi tabi benim için dönmüyor olacak). Bende yine bütün sahiplenme ve zamanı durudurma arzuma yenik düşerek o kıytırık gözlüklere tarih yazıp sakladım..

Biraz on 17 Ekim 2008 05:43 dedi ki...

zaten 100 bin yil, sonra 100 milyon yil ve hatta 1 milyar yil diye dusunmeye baslayinca...hayatlarimizin aslinda ne de kucuk ama cok kucucuk cirpinislar oldugunu farkediyor insan. Gunes tutulmasi yine olacak ve galiba seyredenler hep degisse de olaylar benzer kalacak. bu bakimdan yasadigimiz anin degerini bilmek onemli galiba madem bu kadar kisacik hayatimiz demekki saniyeler bile onemli ve farkinda da degiliz cok...

7.oda on 19 Ocak 2009 09:16 dedi ki...

teknoloji öyle hızlı ki.. eskiden annelerimiz bize derdi ya: bizim zamanımızda şu yoktu bu yoktu falan diye.. geçen farkettim ben bile başlamışım öyküye: ben çocukken bu yoktu şu yoktu diye.. :) 89.yüzyılı hiç mi hiç düşünemiyorum :) bizi kesinlikle çok ilkel bulacaklardır bence :)

Biraz on 19 Ocak 2009 15:55 dedi ki...

>7.oda
o kadar hizli ki gozumuzu bir kac ayligina kapatsak...anlayamayacagiz pek cok seyi...

 

Blog Listem

Hayattan ve Masallardan Biraz Copyright © 2009 WoodMag is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template