İlkokul zamanı yaz tatillerinde kitapçıda çalışırdım, yok öyle bütün tatil boyunca değil birazcık.
Gazete satardım ve acaip hoşuma giderdi.
“Bir Milliyet, bir de Hürriyet ver bakalım küçük...” dediler mi, hemen raflardan önce ana gazeteyi sonra da eklerini çekip aralarına koyar verirdim heyecanla.
Çok hoşuma giderdi bu alış veriş.
Önceleri çekingen olsam da sonra alışınca, ben geldim derdim sevinçle...tezgahın arkasına geçerdim hemen büyük bir ciddiyetle.
Ama akşama kadar çalışmazdım...sabah 8 den öğlen en fazla 2-3 e kadar filan.
Zaten bit kadar adamız yeter o kadar çalışmak.
Ama en zevkli tarafı ise işin sonunda harçlığımı almamdı.
Alır almaz deli gibi koşup giderdim, babamın muayenehanesine (o zamanlar her yere koşarak giderdim zaten...nasıl bir enerji ve heyecan varsa artık).
Hastaların arasından yavaşça geçer... “Ben geldim” derdim kısık bir sesle ama yine...heyecanla.
“Bugün de harçlığımı aldım” der, gösterirdim sevinçle.
Orada önemli olan para değildi.
Neydi Peki?...
Bit kadar çoçuğun bile ciddiye alınıp emeğinin karşılığının verilmesiydi.
Babam ise sıcacık gülümser ve “harika” deyiverirdi.
Yıllar sonra öğrendim ki...kitapçıdan aldığım günün sonundaki paraların hepsi aslında babamdan geliyormuş.
Ama dedim ya ben, sonra çok sonra öğrenecektim bunu.
Üniversite bile çoktan bitecekti gerçeği öğrendiğimde.
Küçük bir çoçuğa şımartmadan ve hem de incitmeden verilecek en güzel eğitimlerden biri diye düşünüyorum.
Korunaklı bir sığınakta olup da, olmadığını sanıp yaşamak gibi bir şey bu.
Kendi ayakları üzerinde durabilmeyi ve kendine güvenmeyi öğretebilme dersi.
Birey olabilmenin önemini kavrama dersi...
Daha çok şey var yazacak...ama sevildiğini bilmek...ve sevdiğinin farkında olmak en önemlisi.
Bir de sevmeyi bilebilmek...
10 Yorum:
Sabahları ilk gazeteyi gidip gazeteciden almak benim için büyük zevktir. Henüz daha açılmamış balyaların sırrı sanırım bu.
Bence bir çocuğa verilebilecek en güzel eğitim ve en güzel aramağan bu. Ona kendi ayakları üzerinde, daha küçücükken, durabileceğini söylemenin en zarif yolu...
Ne şanslısın, ne özel bir babaya sahipmişsin.
Sevgiler.
Bazen babalar gözardı ediliyor diye düşünürüm. Hani anneler biraz daha mı pohpohlanır acaba. Oysa babalar çok gösterişsiz bir şekilde, çok da belli etmeden küçük ama sihirli dokunuşlara mı sahiptirler. Babam bazen bir kutu şekerli sakız alırdı. Offf ne büyük keyif çiğniyorsun şekeri bitiyor yenisini açıyorsun......bütün babalara sevgiler......en çok da ölürken bile bana pekçok şey öğreten kendi babama
Babanıza saygı ve selamlarımı gönderiyorum buradan... Ne kadar şanslı olduğunu farkedebilen bir evlat sahibi olmak da onu çok mutlu ediyordur umarım...
ya süper bi çocukluk hikayesi bu.babana hörmetler
harika bir anı...Bizimle paylaştığın için teşekkürler..
gerçekten çok ama çok güzel bir anı bu. böyle bir baban ve böyle bir anın olduğu için çok şanslısın...
Sevgili arkadaslar,
Burcu SezeR, Aydan Atlayan Kedi, ozlem, metanoia forever, Basak, rebelon, Brajeshwari, beenmaya
usenmeyip yazdiginiz icin, yorumlariniz icin tesekkurler.
Bizzat bu hatirayi yasamis biri olarak:) okuyanlarla da paylasmak istedim. Ne zaman hatirlasam...icim pek bir isinir. Dolayisi ile bu yaziyi da ozellikle pazartesi yayinlamak istedim...bu yaziyi okuyanlarin da haftaya pozitif bir enerji ile baslamasini istedim...Cunku ne zaman hatirlasam dedim ya icim sicacik olur. Sevgi ve selamlarimla
Not:Bu yazi ilk olarak MB'de babalar gununde yayinlanmisti ama ben buradaki arsivimde de olmasini istedim...sizinle de paylasmis olduk boylece :)
gerçekten çok şanslıymışsın alpercim, baban öyle doğru bir şey yapmış ki, ve senin kişisel gelişimine öyle büyük bir yararı olmuş ki, bunu şimdiki haline bakarak daha da net söylüyor insan..
Yorum Gönder